Bir Nehrin Tükenişi- Yılmaz Odabaşı
Hasretin kançanağı gözlerinde oturuyorsun;
seni
soruyorum
hiçbir şey bilmiyorsun…
Hep bir çağlayan gibi senin
sevdana aktım;
sen ise sularını kaçıran bir nehir gibi uzaktın...
Tükenişi bir aşkın,
bir nehrin tükenişine benzer.
Ne deniz
olabildin,
ne nehir kalabildin...
Kendin ol, kendin ol…
Sen
buysan başkası ol!
Buysan kederden öleceğim,
başkası olursan de kimi
seveceğim?
/Ne Diyarbakır anladı beni ne de sen;
oysa ne çok
sevdim ikinizi de bir bilsen.../
İdris - Yılmaz Odabaşı
İçindeki çocuğu alıp kaç İdris,
bırak paslı
hançerlerle parçalamayı uykularını.
İhanet torpil yapmaz, hasret ardına
bakmaz;
kır kanlı bıçakları,
içindeki çocuğu alıp gel İdris!
Bir
mavi için ağlama İdris,
itme şu duvarları,
gülümse, sütünü ver içindeki
çocuğun.
Bilirim, mağlûbiyet
esrik gülüşler ardında paramparça bir
perde;
yeter idris, vakur ol, onur var serde!
Anladım, vazgeçemezsin
ondan, asla;
kardeşim, fazla alkol mevcut şimdi
damarlarındaki asil
kanda.
Aldırma demiyorum sana;
aldırarak
aldırma.
İçindeki
çocuğu şu kirli hayata uyandırma
İçindeki çocuğu alıp gel İdris,
coşkunu parlat ya da birkaç tek at,
küfürlerine tutunarak geç
kaldırımlardan;
sonra bir kerhaneye git ve oturup ağla.
Kerhaneleri
bütün dünyanın,
aşk kangrenlerinin yıkık çarşılarıdır...
Aldırma
demiyorum sana;
aldırarak
aldırma;
içindeki çocuğu İdris, çocuğu
uyandırma!
Ve yıllar geçer,
İdris’lerin kalplerindeki çocuklar daha
ölüdür;
düşleri hâlâ terasta,
İdris’ler ise zemin katta kiracı
oturur...
Hasretin kançanağı gözlerinde oturuyorsun;
seni
soruyorum
hiçbir şey bilmiyorsun…
Hep bir çağlayan gibi senin
sevdana aktım;
sen ise sularını kaçıran bir nehir gibi uzaktın...
Tükenişi bir aşkın,
bir nehrin tükenişine benzer.
Ne deniz
olabildin,
ne nehir kalabildin...
Kendin ol, kendin ol…
Sen
buysan başkası ol!
Buysan kederden öleceğim,
başkası olursan de kimi
seveceğim?
/Ne Diyarbakır anladı beni ne de sen;
oysa ne çok
sevdim ikinizi de bir bilsen.../
İdris - Yılmaz Odabaşı
İçindeki çocuğu alıp kaç İdris,
bırak paslı
hançerlerle parçalamayı uykularını.
İhanet torpil yapmaz, hasret ardına
bakmaz;
kır kanlı bıçakları,
içindeki çocuğu alıp gel İdris!
Bir
mavi için ağlama İdris,
itme şu duvarları,
gülümse, sütünü ver içindeki
çocuğun.
Bilirim, mağlûbiyet
esrik gülüşler ardında paramparça bir
perde;
yeter idris, vakur ol, onur var serde!
Anladım, vazgeçemezsin
ondan, asla;
kardeşim, fazla alkol mevcut şimdi
damarlarındaki asil
kanda.
Aldırma demiyorum sana;
aldırarak
aldırma.
İçindeki
çocuğu şu kirli hayata uyandırma
İçindeki çocuğu alıp gel İdris,
coşkunu parlat ya da birkaç tek at,
küfürlerine tutunarak geç
kaldırımlardan;
sonra bir kerhaneye git ve oturup ağla.
Kerhaneleri
bütün dünyanın,
aşk kangrenlerinin yıkık çarşılarıdır...
Aldırma
demiyorum sana;
aldırarak
aldırma;
içindeki çocuğu İdris, çocuğu
uyandırma!
Ve yıllar geçer,
İdris’lerin kalplerindeki çocuklar daha
ölüdür;
düşleri hâlâ terasta,
İdris’ler ise zemin katta kiracı
oturur...