Uzayda varolan milyarlarca
yıldızdan biri de yerküredir. Ancak dünyamızın şimdiye kadar bilinen diğer
yıldızlardan farkı; oluşumu sürecinde belli şartlara bağlı olarak, mikro
organizmalardan, en gelişmiş canlı varlık olan insana kadar çeşitli
organizmaları da üzerinde taşımasıdır. İnsan da dahil tüm canlı varlıkların
yaşamlarını sürdürebilmelerinin önşartı, onların oluşumunu sağlayan doğal
dengelerin korunmasıdır.
Bu dengenin temel ögeleri güneş, hava, su,
toprak ve besin maddeleri dediğimiz organik maddelerdir. Bu öğelerin hepsine
birden veya sadece bir kısmına ihtiyaç duyan ve fakat bu öğelerden birinin
olmaması, ya da nitel bir değişime uğraması, canlı varlıkların yok olması
demektir. Doğa; sınıf, sınır, sistem tanımaz ve bu unsurlardaki küçük bir
bozukluğun tamiri bir insan ömrüne sığmayacak kadar uzun bir süreci
kapsar
Ekolojik denge (doğal denge)
nedir?
Ekosistemin parçaları (ister bitki türü, ister iklim,
isterse toprak olsun) onbinlerce ve hatta milyonlarca yıllık bir zaman süreci
içinde evrimleşerek ortaya çıkmışlardır. Uzun zaman içindeki bu evrimleşmeye
bağlı olarak canlı ve cansız parçalar arasında dengeli bir düzen ve çok ince
ayarlanmış bir uyum vardır. Her parça birbirleriyle, değişik derecelerde
ilişkilidir. Ekosistemin sağlıklı işlemesi için, sistem içinde her bir parçanın
ayrı bir işlevi ve görevi oluştu. Parçalar bu görevlerini farklı zamanlarda ve
farklı koşullarda yerine getirebilirler. Ekosistemin parçalarından herhangi biri
bozulursa veya o parça sistemden çıkarılırsa, ekosistem verimli çalışamaz
zamanla bozulur ve önceki görevini yapamaz hale gelir.
Bozulan ne?
İnsan vücudunun %98'i sudur/sıvıdır. Su her
gün en az 1,5 litre içilmesi şart olan bir maddedir ve bunun içinde de
insanların organizmalarına gerekli olan mineraller vardır. İnsan önemli bir
organik zarara uğramadan 30 gün aç yaşayabilir ama 5 gün susuz yaşayamaz. Su
içindeki minerallerin anorganik maddelerin suya karışımı, aynı havadaki bozulma
gibi insan sağlığını etkiler.
Örneğin;
kimya
fabrikalarının ürettiği çeşitli zehirli maddeler, topraktan fazla toplama
amacıyla atılan suni gübrelerdeki azotlu maddelerin yağmur sularıyla yeraltı su
birikimlerine, nehirlere ve göllere karışması sonucunda içme suyunun bozulması
"modern" insanın bulaşık tozu ve çamaşır tozu diye tabir ettiği zehirli
artıkların kanalizasyonlardan nehir ve denizlere taşınması, vb. suyun arılığının korunamamasının yanısıra büyük
bir sorun olarak, doğadaki diğer dengelerin bozulmasına paralel olarak iklim
değişimleri ve bunun sonucunda dünya su reservlerinin azalması da beraberinde
gelmektedir
İnsan varlığı suya duyduğu kadar besin maddesine de ihtiyaç
duyar. Besin maddeleri genelde hayvansal gıdalardan çok toprak ürünleridir. Daha
fazla üretim ve daha "güzel" ürün elde edebilmek için toprak zehirlenir, ürünler
çürümemesi, kurtlanmaması için gene kimyasal maddelerle ilaçlanır. Hayvansal
besin maddeleri de aynı şekilde sürekli zehirli maddelerle takviye edilerek daha
ucuz ve daha bol, daha uzun süre bozulmayan ve gösterişli hale getirilir.
Dolayısıyla doğanın tabii ürünü yerine insanlar kendi sağlıklarını tehdit eden,
çeşitli hastalıkların kaynağı maddeleri besin yoluyla 'afiyetle'
yerler.
İnsanlar dünyamızda iklim dediğimiz, içinde dört mevsimi taşıyan
yağmuruyla, karıyla, rüzgariyla yaşamına bir denge sağlamıştır. Bunun değişimi
örneğin, sürekli ısının ortalama 50 derece olması, ya da kasırgaların sürekli
hale gelmesi, hiç yağmur yağmaması gibi değişmeler de insan varlığını tehdit
eder. Doğanın dengesinde önemli bir yeri olan Amazon ormanları aynı zamanda
dünyanın akciğerleri görevini gören bir özelliğe sahiptir. Bu ormanların
hayasızca km2'ler halinde kesilip yok edilmesi, bu dengelerin bozulmasına sebep
olacak etmenlerden biridir.
Doğal dengeyi kim
bozuyor?
Doğanın bozulmasında tek tek insanların
sorumluluğunun ötesinde toplumsal sistem sorunu vardır.
Yerküreyi
umursamasız bir biçimde kâr hırsıyla talan eden, bu talan ile insan yaşamının
(da) doğal temellerini, doğayı sarsmaya, tahrip etmeye yönelen kapitalizmin üst
gelişme aşaması olan emperyalizmdir.
Her yıl atmosfere bırakılan binlerce
ton karbondioksit yüzünden tüm dünya, sıcaklık derecesi girderek artan ve dünya
ikliminin normal yapısını tehdit eden bir seraya dönüşmüş, ozon tabakası
deliğinin büyümesi sonucunda dünya ultraviole mor ötesi ışınların zararlı
etkilerine karşı korunmasız, kimyasal gübre ve koruyucu maddeler yüzünden besin
ürünleri zehirli ürünler, denizler va akarsular pislik yatakları, tarıma
elverişli araziler plansız ve yoğun ziraat sonucunda, dünyanın akciğerleri
tropik ormanlar, büyük boyutlarda kesim ve yangınlar sonucunda çöl ya da
elverişsiz araziler haline gelmişlerdir. Üretilen ürünün kalitesini değil,
alıcının kazıklanmasını temel alan ve kazıklamada ürünün paketlenmesi ve dış
görünümünün önemini bile 'serbest' kapitalist pazar ekonomisi sayesinde, bütün
dünya çöp dağları ile çevrilmiştir.
Bu olguların bir kaçı bile
yeryüzündeki yaşamın ne ölçüde tehdit edildiğini ortaya koyabilmek için
yeterlidir.
Kapitalizm/emperyalizm kâr uğruna doğayı talan ediyor.
Yaşamın temelleri yok ediliyor.
yıldızdan biri de yerküredir. Ancak dünyamızın şimdiye kadar bilinen diğer
yıldızlardan farkı; oluşumu sürecinde belli şartlara bağlı olarak, mikro
organizmalardan, en gelişmiş canlı varlık olan insana kadar çeşitli
organizmaları da üzerinde taşımasıdır. İnsan da dahil tüm canlı varlıkların
yaşamlarını sürdürebilmelerinin önşartı, onların oluşumunu sağlayan doğal
dengelerin korunmasıdır.
Bu dengenin temel ögeleri güneş, hava, su,
toprak ve besin maddeleri dediğimiz organik maddelerdir. Bu öğelerin hepsine
birden veya sadece bir kısmına ihtiyaç duyan ve fakat bu öğelerden birinin
olmaması, ya da nitel bir değişime uğraması, canlı varlıkların yok olması
demektir. Doğa; sınıf, sınır, sistem tanımaz ve bu unsurlardaki küçük bir
bozukluğun tamiri bir insan ömrüne sığmayacak kadar uzun bir süreci
kapsar
Ekolojik denge (doğal denge)
nedir?
Ekosistemin parçaları (ister bitki türü, ister iklim,
isterse toprak olsun) onbinlerce ve hatta milyonlarca yıllık bir zaman süreci
içinde evrimleşerek ortaya çıkmışlardır. Uzun zaman içindeki bu evrimleşmeye
bağlı olarak canlı ve cansız parçalar arasında dengeli bir düzen ve çok ince
ayarlanmış bir uyum vardır. Her parça birbirleriyle, değişik derecelerde
ilişkilidir. Ekosistemin sağlıklı işlemesi için, sistem içinde her bir parçanın
ayrı bir işlevi ve görevi oluştu. Parçalar bu görevlerini farklı zamanlarda ve
farklı koşullarda yerine getirebilirler. Ekosistemin parçalarından herhangi biri
bozulursa veya o parça sistemden çıkarılırsa, ekosistem verimli çalışamaz
zamanla bozulur ve önceki görevini yapamaz hale gelir.
Bozulan ne?
İnsan vücudunun %98'i sudur/sıvıdır. Su her
gün en az 1,5 litre içilmesi şart olan bir maddedir ve bunun içinde de
insanların organizmalarına gerekli olan mineraller vardır. İnsan önemli bir
organik zarara uğramadan 30 gün aç yaşayabilir ama 5 gün susuz yaşayamaz. Su
içindeki minerallerin anorganik maddelerin suya karışımı, aynı havadaki bozulma
gibi insan sağlığını etkiler.
Örneğin;
kimya
fabrikalarının ürettiği çeşitli zehirli maddeler, topraktan fazla toplama
amacıyla atılan suni gübrelerdeki azotlu maddelerin yağmur sularıyla yeraltı su
birikimlerine, nehirlere ve göllere karışması sonucunda içme suyunun bozulması
"modern" insanın bulaşık tozu ve çamaşır tozu diye tabir ettiği zehirli
artıkların kanalizasyonlardan nehir ve denizlere taşınması, vb. suyun arılığının korunamamasının yanısıra büyük
bir sorun olarak, doğadaki diğer dengelerin bozulmasına paralel olarak iklim
değişimleri ve bunun sonucunda dünya su reservlerinin azalması da beraberinde
gelmektedir
İnsan varlığı suya duyduğu kadar besin maddesine de ihtiyaç
duyar. Besin maddeleri genelde hayvansal gıdalardan çok toprak ürünleridir. Daha
fazla üretim ve daha "güzel" ürün elde edebilmek için toprak zehirlenir, ürünler
çürümemesi, kurtlanmaması için gene kimyasal maddelerle ilaçlanır. Hayvansal
besin maddeleri de aynı şekilde sürekli zehirli maddelerle takviye edilerek daha
ucuz ve daha bol, daha uzun süre bozulmayan ve gösterişli hale getirilir.
Dolayısıyla doğanın tabii ürünü yerine insanlar kendi sağlıklarını tehdit eden,
çeşitli hastalıkların kaynağı maddeleri besin yoluyla 'afiyetle'
yerler.
İnsanlar dünyamızda iklim dediğimiz, içinde dört mevsimi taşıyan
yağmuruyla, karıyla, rüzgariyla yaşamına bir denge sağlamıştır. Bunun değişimi
örneğin, sürekli ısının ortalama 50 derece olması, ya da kasırgaların sürekli
hale gelmesi, hiç yağmur yağmaması gibi değişmeler de insan varlığını tehdit
eder. Doğanın dengesinde önemli bir yeri olan Amazon ormanları aynı zamanda
dünyanın akciğerleri görevini gören bir özelliğe sahiptir. Bu ormanların
hayasızca km2'ler halinde kesilip yok edilmesi, bu dengelerin bozulmasına sebep
olacak etmenlerden biridir.
Doğal dengeyi kim
bozuyor?
Doğanın bozulmasında tek tek insanların
sorumluluğunun ötesinde toplumsal sistem sorunu vardır.
Yerküreyi
umursamasız bir biçimde kâr hırsıyla talan eden, bu talan ile insan yaşamının
(da) doğal temellerini, doğayı sarsmaya, tahrip etmeye yönelen kapitalizmin üst
gelişme aşaması olan emperyalizmdir.
Her yıl atmosfere bırakılan binlerce
ton karbondioksit yüzünden tüm dünya, sıcaklık derecesi girderek artan ve dünya
ikliminin normal yapısını tehdit eden bir seraya dönüşmüş, ozon tabakası
deliğinin büyümesi sonucunda dünya ultraviole mor ötesi ışınların zararlı
etkilerine karşı korunmasız, kimyasal gübre ve koruyucu maddeler yüzünden besin
ürünleri zehirli ürünler, denizler va akarsular pislik yatakları, tarıma
elverişli araziler plansız ve yoğun ziraat sonucunda, dünyanın akciğerleri
tropik ormanlar, büyük boyutlarda kesim ve yangınlar sonucunda çöl ya da
elverişsiz araziler haline gelmişlerdir. Üretilen ürünün kalitesini değil,
alıcının kazıklanmasını temel alan ve kazıklamada ürünün paketlenmesi ve dış
görünümünün önemini bile 'serbest' kapitalist pazar ekonomisi sayesinde, bütün
dünya çöp dağları ile çevrilmiştir.
Bu olguların bir kaçı bile
yeryüzündeki yaşamın ne ölçüde tehdit edildiğini ortaya koyabilmek için
yeterlidir.
Kapitalizm/emperyalizm kâr uğruna doğayı talan ediyor.
Yaşamın temelleri yok ediliyor.