Jiyanmedya

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Jiyanmedya

En Yeni Paylaşım Platformu


    Nasrettin Hoca'dan SeçmeLer..!

    avatar
    admin


    Mesaj Sayısı : 622
    Kayıt tarihi : 12/03/13

    Nasrettin Hoca'dan SeçmeLer..! Empty Nasrettin Hoca'dan SeçmeLer..!

    Mesaj tarafından admin Ptsi Nis. 01, 2013 8:07 am

    NASRETTİN
    HOCA

    Nasreddin Hoca'nın birbirinden güzel fıkraları bize iyiliğin,
    dürüstlüğün ve hoşgörünün yollarını gösterir. Bilgi, görgü ve hikmet dersleri
    verir. Nasreddin Hoca konuşmaya başladığında herkes susup onu dinler. Fıkraları
    dünyanın her yerinde, duyan herkesi güldürür, düşündürür. Gerçekten bu fıkralar
    sadece güldürmek için değil, daha çok düşündürmek, ibret vermek için anlatılır.
    13. yüzyılda yaşadığı sanılan Nasreddin Hoca,

    aradan geçen yüzyıllara rağmen hala içimizde
    yaşamakta ve herkes tarafından sevilmektedir,

    O, bütün kötülüklere düşman, bütün iyiliklere
    dost, samimi, dindar ve keskin zekalı bir insandır Fıkralarını okuyalım,
    öğrenelim: Az gülelim, çok düşünelim.

    [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]


    iŞE YARAR
    ŞEY


    Bir gece
    yarısı derin bir uykuya dalan Hoca'yı, hanımı telaşla uyandırır. Hoca uykulu
    uykulu sorar:

    -
    Ne var hanım? Ne diye uyandırıyorsun beni?

    Hanımı:
    - Kalksana efendi der korkulu bir sesle. Aşağı
    katta tıkırtılar duyuyorum. Eve hırsız girdi galiba.

    Hoca hiç aldırış
    etmez;

    - Merak
    etme hanım der, eğer işe yarar bir şey bulursa gidip alırız
    elinden!.

    [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]


    DÜNYANIN
    DENGESi


    Hoca'nın, her sorunun altından kalktığını duyan bir
    adam:

    - Benim
    soruma bir cevap bulamaz diye öğünür.

    Günlerden bir gün yolda karşılaşırlar. Adam
    sorar :

    - Hocam
    der, söyler misin, sabah olupda insanlar evlerinden çıkınca ne diye hep aynı
    yöne gitmezler de kimi o yana, kimi bu yana gider?

    Hoca hemen cevabını verir
    sorunun:

    - Yahu
    efendi der, herkes aynı yöne gidecek olursa dünyanın dengesi
    bozulurdu!.

    [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]


    YEMEĞİN BUGUSU
    PARANIN SESi


    Hoca Akşehir'de Kadılık vazifesini yürütürken karşısına iki adam
    çıkmış. Birisi öteden beri cimriliği ile tanınmış, bir aşçıdır. Öbürü ise boynu
    bükük bir fakir. Aşçı sözü almış:

    - Hocam demiş, bu adamdan davacıyım ben.
    Dükkanın önünde kuru fasülye pişiriyordum. Tencerenin kenarından buğusu
    çıkıyordu yemeğin. Bu adam elinde bir somunla geldi. Kopardığı lokmaları yemeğin
    buğusuna tutup başladı atıştırmaya. Nihayet koca bir ekmeği bitirdi. Ondan
    fasülye buğusunun ücretini istedim, vermedi.


    Hoca anlatılanları dikkatle dinledikten sonra
    fakire dönüp :

    -
    Doğru mu bunlar? diye sorar.

    - Evet, der fakir adam.
    - Öyleyse para keseni çıkar
    bakalım.

    Zavallı
    fakir, Kadı efendiye karşı gelemez. İçinde üç beş akçe bulunan kesesini hocaya
    uzatır.

    Hoca bu
    sefer aşçıyı çağırır yanına. Keseyi kulağına yaklaştırarak şıngırdatmaya başlar.
    Sonra da :

    -
    Haydi der aldın işte alacağını!

    Aşçı: - Nasıl olur? diye şaşkınlığını belli
    eder. Paramı

    vermediniz henüz.
    Hoca cevap verir:
    - Fazla uzatma der, yemeğin buğusunu satan,
    paranın da sesini alır elbet!...

    [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]


    PAPAZIN
    SAKALI


    Kendini beğenmiş bir papaz çıkar Hoca'nın
    karşısına.

    -
    Bütün dünyayı dolaştım, sorularıma cevap

    veren kimse çıkmadı. Bir de sana sorayım
    Hoca

    - "Söyler
    misin, kaç tane yıldız var gökyüzünde?"

    Hoca cevap verir
    :

    - Bir eşeğin
    kılları kadar...

    - Nasıl cevap bu der papaz, eşeğin kılları sayılır mı
    hiç?

    - Peki der
    hoca, gökteki yıldızların sayılabileceğini kim
    söylemiş?

    Papaz:
    -İkinci sorumu bil bakalım. Sakalımda kaç tane
    kıl

    vardır benim?

    Hoca yine cevap
    verir:

    - Eşeğin
    kuyruğunda kaç kıl varsa o kadar.

    - Nereden biliyorsun diyecek olur papaz. Hoca
    şöyle anlatır:

    -
    İnanmazsan otur şuraya. Sıra ile bir eşeğin kuyruğundan kıl koparalım bir senin
    sakalından. Eğer senin yüzün kabak gibi ortaya çıktığında eşeğin kuyruğunda hala
    kıl kalırsa senin haklı olduğuna inanırız.

    Papaz sus pus olup sıvışır
    hemen..

    [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]


    KIYAMET
    KOPACAKSA


    Hoca'ya bir oyun oynamak isteyen üç beş
    komşusu:

    - Hocam
    derler, duyduk ki yarın kıyamet ko

    pacakmış. Gel senin şu kuzuyu kesip
    yiyelim.

    Söyleyene inanmadığı halde:
    - Olur der hoca, dediğiniz olsun. Bir dere
    kenarında kızartır yeriz.

    Güle oynaya derenin kenarına gelirler. Kuzu kızartılırken Hoca
    :

    - Haydi der,
    ırmağa girip serinleyin biraz. Hava

    çok sıcak.
    - Hay sağ olasın Hoca derler. Sen hele kuzuyu
    kızartıver.

    Sonra
    soyunup ırmağa girerler neşeyle.

    Onlar yıkanıp eğlenirken hoca hepsinin
    elbisesini

    ateşe
    atıp bir güzel yakar.

    Adamlar dereden çıkıpda olanları anlayınca
    :

    - Yahu hocam
    derler ne yaptın sen? Şimdi nasıl

    döneceğiz köye?
    - Bu kadar üzülmeyin canım der hoca
    gülerek.

    Nede
    olsa yarın kıyamet kopacak. Elbiseye ne gerek

    var..
    [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]


    MARİFET KAVUKTA
    MI?



    Adamın biri kargacık burgacık yazılarla dolu
    bir

    mektup
    getirir Hoca'ya:

    - Hocam der şunu okuyuver Allah
    aşkına.

    Hoca
    mektuba dikkatle bakar. Yazı o kadar kötü ve karışıktır ki okumak mümkün
    değil.

    - Al der,
    ben bu yazıyı okuyamadım!

    Adam birden sinirlenir:
    - Yahu der, ne biçim hocasın sen! Kocaman
    kavuğundan bari utan. Bir mektubu bile okuyamadın!

    Bu sefer sinirlenmek sırası Hoca'ya gelir.
    Kavuğunu çıkartıp adamın kafasına geçirerek:

    - Haydi der, marifet kavuktaysa sen oku da
    görelim!

    [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]


    ONUN ÜSTÜ DAHA
    KiRLi


    Hoca'nın hanımı dere kenarında çamaşır yıkarken bir karga gelip
    sabunu kapmış. Zavallı kadın :

    - Aman hoca demiş, karga sabunu
    kaçırıyor!

    Hoca:
    - Be hanım demiş, bırak götürsün. Onun üstü bizimkinden daha
    kirli....

    [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]



    EV SECDEYE
    GİDERSE



    Uzun bir yolculuğa çıkan Hoca bir akşam
    üstü

    eski bir
    hana iner. Han o kadar yıkık döküktür ki nereye baksan zangır zangır titriyor.
    Hoca :

    - Yahu
    hancı efendi der, bu nasıl ev böyle. Şunu

    doğru dürüst tamir ettirsen olmaz mı? Her
    köşesinden bir ses geliyor.

    Hancı oralı olmaz hiç.
    - Aldırma hoca der, bizim ev biraz derviş
    tabiatlıdır. Devamlı Allah'ı zikreder.

    Hoca bunları da duyunca artık dayanamaz
    :

    - Hele der, ver
    şu aldığın paramı da çekip gideyim burdan. Ne olur, ne olmaz. Belki senin
    derviş

    evinin
    aklına secdeye kapanmak gelir?


    [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]


    SANATIN
    YARISI


    Nasreddin Hoca çocukken onu bir terzinin
    yanına

    çırak
    olarak vermişler. Aradan altı yedi ay geçmiş.

    Bir gün anacağı çocuğu yanına
    oturtup:

    - Anlat
    bakalım oğlum demiş bu kadar aydır

    gidip geliyorsun. Ne öğrendin
    ustandan?

    Küçük
    Nasreddin kocaman gözlerini anasına

    dikip:
    - Anam diye cevap vermiş. Dualarının
    bereketiyle

    terzilik sanatınının yarısını öğrendim. Artık
    dikilmiş

    şeyleri
    güzelce sökebiliyorum. Şimdi iş sökülmüşleri

    dikmeye kaldı. Ama sabredip onu da
    öğreneceğim,

    hiç
    merak etme sen...

    [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]


    SESiMiN GiTTiĞi
    YER


    Bir gün
    Hoca'yı bütün gücüyle koşarak ezan okuyor gören komşuları iyice
    şaşırmışlar.

    Birisi :
    - Yahu hocam demiş, nasıl iş bu?... Ardından
    atlı

    mı kovalıyor
    seni!

    - Hayır
    demiş Hoca. Sesimin nereye gittiğini anlamak için
    koşuyorum...?


    [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]


    YALANCI ŞAHiTLE
    HOCA'NIN EŞEĞi


    Hoca şehrin kadısını ziyarete gitmiş. Eşeğini
    de

    mahkeme
    kapısının önüne bağlamış. Bu sırada yalancı şahitlik suçundan ceza alacak bir
    adam getirmişler. O devirde böylelerine verilen ceza, bir eşeğin sırtına ters
    oturtulup çarşı pazar dolaştırılmakmış. Kadı Efendi hocadan eşeğini vermesini
    rica etmiş. Yalancı şahidi Hoca'nın eşeğine

    bağlayıp götürmüşler. O gün akşama kadar
    eşeğini

    beklemek
    zorunda kalmış Hoca.

    Bir başka gün yine Kadı Efendiyi ziyarete
    gelmiş

    Hoca. Yine
    aynı adamı yalancı şahitlik suçundan getirmişler. Hoca
    dayanamamış:

    -
    Yahu demiş bana baksana sen. Ya yalancı şahitlikten vazgeç, ya da kendine bir
    eşek satın al!.

    [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]


    HALEP ORDAYSA
    ARŞIN BURADA



    Palavracının biri başına topladığı üç beş
    cahile

    karşı
    övünüp duruyormuş:

    - İşte ben böyle güçlü ve maharetli bir
    adamım.

    Evet ben
    Halep'te bulunduğum sıralarda altmış arşın uzağa atlamış bir
    kimseyim!...

    Hoca
    da bu sırada oradan geçiyormuş. Palavracının yanına
    yaklaşıp:

    - Yaa
    demiş demek sen altmış arşın atlarsın.

    Haydi atla da
    görelim.

    Adam hık
    mık etmiş. "Ama demiş ben Halep'te

    atladım..." Hoca
    kızmış:

    - Canım
    demiş, Halep oradaysa arşın burada!?


    [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]


    TESTiYi
    KIRMADAN


    Hoca
    oğlunun eline bir testi tutuşturup çeşmeden su getirmesini istemiş. Çocuk dışarı
    çıkarken

    de
    ensesine bir tokat atıp:

    - Testiyi kırma ha! diye öğüt vermiş. Bunu
    gören

    komşulardan
    biri :

    - Yahu
    Hoca demiş, henüz testiyi kırmadan ne diye dövüyorsun
    yavrucağızı?

    Hoca
    cevap vermiş:

    -
    Testiyi kırdıktan sonra dövmüşüm neye yarar be

    birader!.


    [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]


    DÜŞÜNEN
    HiNDi



    Küçük bir papağanın on beş altına
    satıldığını

    gören
    Hoca, bir koşuda evine gidip kümesteki hin-

    disini tutmuş. Apar topar pazara götürüp
    başlamış

    bağırmaya.
    - Satılık hindii... Satılık hindii... Yirmi altına
    satılık

    hindi!
    Şaşırmışlar pazardakiler.
    - Yahu hocam demişler. Bir hindinin yirmi
    altın

    ettiği
    nerede görülmüş?

    - Ne var yani diye çıkışmış hoca. Demin bir
    kuşu

    on beş
    altına sattılar.

    - Ama o papağandı demişler. Tıpkı insan
    gibi

    konuşuyor
    o.

    - Olsun demiş
    Hoca. O konuşursa bu da düşünür!




    [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]

      Forum Saati Paz Nis. 28, 2024 3:57 am