Memleketin Birinde: İNSAN OLUN
YAVRULARIM
Ana karıncayla baba karınca, yavru karıncalan çevrelerine toplamışlar,
onlara karıncalık dersi veriyorlardı. Baba karınca, dersinin sonunu şöyle
bitirdi:
- Yavrularım! Hayatta karınca olmaya çalışın! Hiçbir zaman
karıncalıktan ayrılmayın.
Yavrular,
- Nasıl karınca olalım? Karıncalığın
yolları nelerdir?.. diye sordular.
Baba karınca,
- Kendinize bizi örnek
alın, dedi. Biz ne yapıyorsak, sizler de onu yapın!
Yavru karıncalar, baba
karıncayla ana karıncaya baktılar. Onlar ne yapıyorlarsa öyle yaptılar. Yazdan
yiyeceklerini toplayıp toprak altına yığdılar. Kışın uyudular. Zamanı gelince
yumurtladılar.
Baba karıncayla ana karınca, çocuklarını yine çevrelerine
topladılar. Baba karınca onlara,
- Yavrularım! dedi. Ben artık ölüyorum.
Hepinizden memnunum. Hepiniz karınca oldunuz. Hiçbiriniz karıncalıktan
ayrılmadınız. Hakkım helal olsun. Allah sizden razı olsun.
*
* *
Baba balıkla ana balık, yavru balıkları çevrelerine toplamışlar,
onlara balıklık dersi veriyorlardı. Baba balık, dersinin sonunu şöyle bitirdi:
- Yavrularım! Hayatta balık olmaya çalışın! Hiçbir zaman balıklıktan
ayrılmayın.
Yavrular,
- Nasıl balık olalım? Balık olmanın yollan
nelerdir?.. diye sordular.
Baba balık,
- Bizi örnek alın, dedi. Anneniz ve
ben nasıl yapıyorsak siz de öyle yapın!
Yavru balıklar, ana balıkla baba
balığa baktılar, onlar ne yapıyorlarsa öyle yaptılar. Denizde yüzdüler.
Kendilerinden küçükleri yuttular, kendilerinden büyüklere yutuldular. Yumurtalar
yapıp ürediler.
Baba balıkla ana balık çocuklarını çevrelerine topladılar.
Baba balık onlara,
- Yavrularım! dedi. Artık siz yetiştiniz. Biz de rahat
rahat ölebiliriz! Hepinizden memnunum. Hepiniz balık oldunuz. Hiçbiriniz
balıklıktan ayrılmadınız. Emeklerimiz boşa gitmedi. Hakkım helal olsun. Allah
sizden razı olsun.
Yavru balıklar,
- Biz çok bişey yapmadık, dediler, siz
ne yaptınızsa biz de öyle yaptık...
* * *
Baba ördekle ana
ördek, yavru ördekleri çevrelerine toplamışlar, onlara ördeklik dersi
veriyorlardı. Baba ördek dersinin sonunu şöyle bitirdi:
- Yavrularım! Hayatta
ördek olmaya çalışın. Hiçbir zaman ördeklikten ayrılmayın.
Yavrular,
- Ne
yapalım da ördek olalım? Ördek olmanın yolları nelerdir?.. diye
sordular.
Baba ördek,
- Çok kolay, dedi. Bizi örnek alın. Anneniz ve ben
ne yapıyorsak, siz de öyle yapın!
Yavru ördekler, ana ördekle baba ördeğe
baktılar. Onlar ne yapıyorlarsa öyle yaptılar. Vak vak diye sesler çıkardılar.
Suda yüzdüler, karada yürüdüler. Çiftleştiler. Yumurtladılar, kuluçkaya
yattılar, yavru çıkardılar.
Baba ördekle ana ördek çocuklarını yine
çevrelerine topladılar. Baba ördek onlara,
- Yavrularım! dedi. Artık siz
yetiştiniz. Hepiniz iyi birer ördek oldunuz. Hiçbiriniz ördeklikten
ayrılmadınız. Emeklerimiz boşa gitmedi. Hakkımız helal olsun. Allah sizden razı
olsun.
Yavru ördekler,
- Biz bişey yapmadık ki, dediler. Size 'baktık, siz
ne yapıyorsanız, biz de onu yaptık...
* * *
Baba köpekle ana
köpek, yavru köpekleri çevrelerine toplamışlar, onlara köpeklik dersi
veriyorlardı. Baba köpek, dersinin sonunu şöyle bitirdi:
- Yavrularım!
Hayatta köpek olmaya çalışın. Hiçbir zaman köpeklikten ayrılmayın.
Yavrular:
- Ne yapalım da köpek olalım? Köpek olmanın yolları nelerdir?..
diye sordular.
Baba köpek,
- Çok kolay, dedi. Bizi örnek alın. Anneniz ve
ben ne yapıyorsak, siz de onu yapın!
Yavru köpekler, baba köpekle ana köpeğe
baktılar. Onlar ne yapıyorlarsa öyle yaptılar. Havladılar. Bekçilik ettiler.
Sadık oldular. Çiftleştiler ve yavruladılar.
Baba köpekle ana köpek,
çocuklarını yine çevrelerine topladılar. Baba köpek onlara,
- Yavrularım,
dedi. Siz artık yetiştiniz. Hepiniz iyi birer köpek oldunuz. Biz de ölüyoruz.
Hepinizden memnunuz. Hiçbir zaman köpeklikten ayrılmadınız. Emeklerimiz boşa
gitmedi. Hakkımız helal olsun. Allah sizden razı olsun.
* *
*
Sığır, manda, hamsi, balina, deve, fil, yılan, koyun, yeryüzünde ne
kadar baba hayvan ve ana hayvan varsa, yavrularına kendileri gibi olmaları,
bunun için de kendileri ne yapıyorlarsa öyle yapmalarını söylediler.
Yavru
hayvanlar da baba hayvanla ana hayvana bakıp onların yolundan gittiler, sonunda
iyi birer hayvan oldular. Baba hayvanla ana hayvan da ölürken, yavrularına
memnunluklarını söylediler, haklarını helal ettiler.
* *
*
Baba insanla ana insan, çocuklarını çevrelerine toplamışlar, onlara
insanlık dersi veriyorlardı. Baba insan, dersinin sonunu şöyle bitirdi:
-
Yavrularım! Hayatta insan olmaya çalışın, hiçbir zaman insanlıktan ayrılmayın.
Çocuklar,
- Ne yapalım da insan olalım? İnsanlığın, insan olmanın yollan
nelerdir?.. diye sordular.
Baba insan,
- Çok kolay, dedi. Kendinize bizi
örnek alın. Anneniz ve ben ne yapıyorsak, siz de öyle yapın!
Çocuklar, baba
insanla ana insana baktılar, onlar ne yapıyorlarsa öyle yaptılar. Hepsi de tıpkı
tıpkısına babalarına benzediler.
Baba insanla ana insan çocuklarını yine
çevrelerine topladılar. Baba insan onlara, - Yazıklar olsun! diye bağırdı.
Hiçbiriniz bizim istediğimiz gibi yetişmediniz. Hiçbiriniz insan olmadınız.
Hepiniz de insanlıktan uzaksınız. İnsanlıktan ayrıldınız. Artık ölüyoruz. Yazık
oldu emeklerimize, boşa gitti. Bütün hakkımız haram olsun, Allah hepinizi
kahretsin.
Çocuklar şaşırdılar,
- Peki ama, bize neden beddua
ediyorsunuz? dediler. Biz yanlış bişey mi yaptık yoksa... Size baktık, sizi
örnek aldık. Siz ne yaptınızsa, biz de onu yaptık...
Memleketin Birinde: Merhumun
Vasiyeti
Kasım Efendi'nin garip inanışları da vardı. Merhametli kalbinde hayvan
sevgisine geniş yer veren Kasım Efendi'nin evinde sürüyle kediler, köpekler
bulunurdu. En büyük zevki güvercinlere ekmek doğramaktı. Hayatında hiç et yemez,
bahçesinde her cins kümes hayvanı beslerdi.
Ama onun en çok
sevdiği "Karabaş"tı. Ondört yıllık köpeğiyle öylesine anlaşırdı ki, kelimesiz
birbirlerinin sevinçlerini, üzüntülerini anlarlardı. Çoluk yok, çocuk yok...
Ondört yıl bu Karabaş'la birlikte geçmişti. Karabaş iki gün süren bir
hastalıktan sonra ölünce, Kasım Efendi perişan oldu. Hiçbişey onu avunduramaz
oldu. Yirmidört saat, başında ağladı. Onu evine aldığı zaman yumruk kadar
bişeydi. Parmağım süte banar, meme gibi ağzına verirdi. Karabaş sonradan koç
kadar iri, güzel, insanlardan çok anlayışlı bir hayvan olmuştu.
Kasım
Efendi, Karabaş'a karşı son sevgisini de gösterecekti. Gözyaşları içinde
hayvanı, tıpkı bir insan cesedi gibi sıcak sabunlu sularla yıkadı. Ona bir de
tabut yaptırdı. Kendisini tanımadıkları bir mahalleye taşındı. Konu komşuya,
muhtara, imama çocuğunun öldüğünü söyledi. Büyük bir cenaze töreniyle Karabaş
evden kaldırıldı. Kasım Efendi, paradan yana sakınmıyordu.
İskatçılara,
duacılara, imama bol bol paralar verdi.
Tabut cami avlusunda musalla
taşına kondu. Tören tamamlandıktan sonra, mezara götürüldü. İşte bütün aksilik
orda oldu. Oyuncu bir hayvan olan Karabaş, son oyununu da oynamıştı. Hocalar,
kalabalık mezarın başında, biyandan gözleri yaşlı Kasım Efendi'yi teselli
ederlerken, biyandan da dualar okuyorlardı. İki mezarcı, tabutu alıp çukura
yerleştirirken, gözleri acayip bişeye ilişti. Tabut tahtasının budak deliğinden
dışanya iki karış uzunluğunda bir köpek kuyruğu sarkıyordu. İki mezarcı korkudan
tabutu ellerinden düşürdüler. Herkesi bir şaşkınlıktır aldı. Kasım Efendi, işi
düzeltmek için,
"Yavrum kuyrukluydu!" filan dedi ama, bir yavruda iki
karış uzunluğunda kuyruk olabileceğine kimse inanmadı. Tabutu açtılar, içinden
Karabaş'ın ölüsü çıktı.
Kasım Efendi'yi çalyaka Kadı'nın karşısına
çıkarttılar. İmamdan, cemaatten meseleyi dinleyen Kadı, Kasım Efendi'ye,
-
Bir iti, niçin bir insan gibi teçhiz ve tekfin edersiniz? Dinimiz adab ü
erkanına mugayir değil mi?.. diye sordu.
Kasım Efendi:
- Ah Kadı
Efendi, dedi, Karabaş'ın nasıl bir hayvan olduğunu, onun meziyetlerini
bilseydiniz, suçlu bulmazdınız.
- Bir itin ne meziyeti olur ki, onu mezarlığa
defnedersin?..
- Evvela, sadıktı... Bir kemik parçasının ölünceye kadar
hatırını sayardı. Kimseye fenalık etmezdi. Cesurdu, güzeldi.
- Bunlar sebep
değil...
Sıkışan Kasım Efendi, kendi yaptırdığı hayratı, Karabaş yapmış gibi
anlatmaya başladı.
- Hayır hasenat sahibiydi. Malının zekatını verirdi.
Fitresini verirdi. Fakir fukaranın gönlünü hoş ederdi.
- Böyle şey
olmaz...
- Hatta, sağlığında bir çeşme de yaptırmıştı. Bir sebil tamir
ettirmiş, medreseye iki halı hediye etmişti.
Kadı,
- Sen mecnun musun?
dedi, bir köpek böyle şeyler yapabilir mi hiç?
Zor durumda kalan Kasım
Efendi,
- Köpekti ama, siz onun ne köpek olduğunu bilemezsiniz. Hatta ölmeden
önce bana vasiyet etmişti... dedi.
Hiddetlenen Kadı,
- Bre mecnun,
sen herkesi kendin gibi sersem mi sanırsın? Hiç it vasiyet eder mi?... diye
bağırdı. O zaman Kasım Efendi,
- Kadı Efendi, inanın vasiyet etti. Malının
fakir fukaraya verilmesini söyledi... dedi.
Kasım Efendi kuşağının arasından
bir kese çıkardı:
- Hatta şu beşyüz altının da Kadı Efendi Hazretleri'ne
verilmesini vasiyet etmişti.
Kadı Efendi'nin gözleri yaşardı,
-
Allah'ın rahmeti üstüne olsun, dedi, anlat Kasım Efendi, anlat. Merhum daha
neler söylemişti?... Aman hepsini bir bir anlat... Merhumun vasiyetini yerine
getirelim. Büyük sevabı vardır.
YAVRULARIM
Ana karıncayla baba karınca, yavru karıncalan çevrelerine toplamışlar,
onlara karıncalık dersi veriyorlardı. Baba karınca, dersinin sonunu şöyle
bitirdi:
- Yavrularım! Hayatta karınca olmaya çalışın! Hiçbir zaman
karıncalıktan ayrılmayın.
Yavrular,
- Nasıl karınca olalım? Karıncalığın
yolları nelerdir?.. diye sordular.
Baba karınca,
- Kendinize bizi örnek
alın, dedi. Biz ne yapıyorsak, sizler de onu yapın!
Yavru karıncalar, baba
karıncayla ana karıncaya baktılar. Onlar ne yapıyorlarsa öyle yaptılar. Yazdan
yiyeceklerini toplayıp toprak altına yığdılar. Kışın uyudular. Zamanı gelince
yumurtladılar.
Baba karıncayla ana karınca, çocuklarını yine çevrelerine
topladılar. Baba karınca onlara,
- Yavrularım! dedi. Ben artık ölüyorum.
Hepinizden memnunum. Hepiniz karınca oldunuz. Hiçbiriniz karıncalıktan
ayrılmadınız. Hakkım helal olsun. Allah sizden razı olsun.
*
* *
Baba balıkla ana balık, yavru balıkları çevrelerine toplamışlar,
onlara balıklık dersi veriyorlardı. Baba balık, dersinin sonunu şöyle bitirdi:
- Yavrularım! Hayatta balık olmaya çalışın! Hiçbir zaman balıklıktan
ayrılmayın.
Yavrular,
- Nasıl balık olalım? Balık olmanın yollan
nelerdir?.. diye sordular.
Baba balık,
- Bizi örnek alın, dedi. Anneniz ve
ben nasıl yapıyorsak siz de öyle yapın!
Yavru balıklar, ana balıkla baba
balığa baktılar, onlar ne yapıyorlarsa öyle yaptılar. Denizde yüzdüler.
Kendilerinden küçükleri yuttular, kendilerinden büyüklere yutuldular. Yumurtalar
yapıp ürediler.
Baba balıkla ana balık çocuklarını çevrelerine topladılar.
Baba balık onlara,
- Yavrularım! dedi. Artık siz yetiştiniz. Biz de rahat
rahat ölebiliriz! Hepinizden memnunum. Hepiniz balık oldunuz. Hiçbiriniz
balıklıktan ayrılmadınız. Emeklerimiz boşa gitmedi. Hakkım helal olsun. Allah
sizden razı olsun.
Yavru balıklar,
- Biz çok bişey yapmadık, dediler, siz
ne yaptınızsa biz de öyle yaptık...
* * *
Baba ördekle ana
ördek, yavru ördekleri çevrelerine toplamışlar, onlara ördeklik dersi
veriyorlardı. Baba ördek dersinin sonunu şöyle bitirdi:
- Yavrularım! Hayatta
ördek olmaya çalışın. Hiçbir zaman ördeklikten ayrılmayın.
Yavrular,
- Ne
yapalım da ördek olalım? Ördek olmanın yolları nelerdir?.. diye
sordular.
Baba ördek,
- Çok kolay, dedi. Bizi örnek alın. Anneniz ve ben
ne yapıyorsak, siz de öyle yapın!
Yavru ördekler, ana ördekle baba ördeğe
baktılar. Onlar ne yapıyorlarsa öyle yaptılar. Vak vak diye sesler çıkardılar.
Suda yüzdüler, karada yürüdüler. Çiftleştiler. Yumurtladılar, kuluçkaya
yattılar, yavru çıkardılar.
Baba ördekle ana ördek çocuklarını yine
çevrelerine topladılar. Baba ördek onlara,
- Yavrularım! dedi. Artık siz
yetiştiniz. Hepiniz iyi birer ördek oldunuz. Hiçbiriniz ördeklikten
ayrılmadınız. Emeklerimiz boşa gitmedi. Hakkımız helal olsun. Allah sizden razı
olsun.
Yavru ördekler,
- Biz bişey yapmadık ki, dediler. Size 'baktık, siz
ne yapıyorsanız, biz de onu yaptık...
* * *
Baba köpekle ana
köpek, yavru köpekleri çevrelerine toplamışlar, onlara köpeklik dersi
veriyorlardı. Baba köpek, dersinin sonunu şöyle bitirdi:
- Yavrularım!
Hayatta köpek olmaya çalışın. Hiçbir zaman köpeklikten ayrılmayın.
Yavrular:
- Ne yapalım da köpek olalım? Köpek olmanın yolları nelerdir?..
diye sordular.
Baba köpek,
- Çok kolay, dedi. Bizi örnek alın. Anneniz ve
ben ne yapıyorsak, siz de onu yapın!
Yavru köpekler, baba köpekle ana köpeğe
baktılar. Onlar ne yapıyorlarsa öyle yaptılar. Havladılar. Bekçilik ettiler.
Sadık oldular. Çiftleştiler ve yavruladılar.
Baba köpekle ana köpek,
çocuklarını yine çevrelerine topladılar. Baba köpek onlara,
- Yavrularım,
dedi. Siz artık yetiştiniz. Hepiniz iyi birer köpek oldunuz. Biz de ölüyoruz.
Hepinizden memnunuz. Hiçbir zaman köpeklikten ayrılmadınız. Emeklerimiz boşa
gitmedi. Hakkımız helal olsun. Allah sizden razı olsun.
* *
*
Sığır, manda, hamsi, balina, deve, fil, yılan, koyun, yeryüzünde ne
kadar baba hayvan ve ana hayvan varsa, yavrularına kendileri gibi olmaları,
bunun için de kendileri ne yapıyorlarsa öyle yapmalarını söylediler.
Yavru
hayvanlar da baba hayvanla ana hayvana bakıp onların yolundan gittiler, sonunda
iyi birer hayvan oldular. Baba hayvanla ana hayvan da ölürken, yavrularına
memnunluklarını söylediler, haklarını helal ettiler.
* *
*
Baba insanla ana insan, çocuklarını çevrelerine toplamışlar, onlara
insanlık dersi veriyorlardı. Baba insan, dersinin sonunu şöyle bitirdi:
-
Yavrularım! Hayatta insan olmaya çalışın, hiçbir zaman insanlıktan ayrılmayın.
Çocuklar,
- Ne yapalım da insan olalım? İnsanlığın, insan olmanın yollan
nelerdir?.. diye sordular.
Baba insan,
- Çok kolay, dedi. Kendinize bizi
örnek alın. Anneniz ve ben ne yapıyorsak, siz de öyle yapın!
Çocuklar, baba
insanla ana insana baktılar, onlar ne yapıyorlarsa öyle yaptılar. Hepsi de tıpkı
tıpkısına babalarına benzediler.
Baba insanla ana insan çocuklarını yine
çevrelerine topladılar. Baba insan onlara, - Yazıklar olsun! diye bağırdı.
Hiçbiriniz bizim istediğimiz gibi yetişmediniz. Hiçbiriniz insan olmadınız.
Hepiniz de insanlıktan uzaksınız. İnsanlıktan ayrıldınız. Artık ölüyoruz. Yazık
oldu emeklerimize, boşa gitti. Bütün hakkımız haram olsun, Allah hepinizi
kahretsin.
Çocuklar şaşırdılar,
- Peki ama, bize neden beddua
ediyorsunuz? dediler. Biz yanlış bişey mi yaptık yoksa... Size baktık, sizi
örnek aldık. Siz ne yaptınızsa, biz de onu yaptık...
Memleketin Birinde: Merhumun
Vasiyeti
Kasım Efendi'nin garip inanışları da vardı. Merhametli kalbinde hayvan
sevgisine geniş yer veren Kasım Efendi'nin evinde sürüyle kediler, köpekler
bulunurdu. En büyük zevki güvercinlere ekmek doğramaktı. Hayatında hiç et yemez,
bahçesinde her cins kümes hayvanı beslerdi.
Ama onun en çok
sevdiği "Karabaş"tı. Ondört yıllık köpeğiyle öylesine anlaşırdı ki, kelimesiz
birbirlerinin sevinçlerini, üzüntülerini anlarlardı. Çoluk yok, çocuk yok...
Ondört yıl bu Karabaş'la birlikte geçmişti. Karabaş iki gün süren bir
hastalıktan sonra ölünce, Kasım Efendi perişan oldu. Hiçbişey onu avunduramaz
oldu. Yirmidört saat, başında ağladı. Onu evine aldığı zaman yumruk kadar
bişeydi. Parmağım süte banar, meme gibi ağzına verirdi. Karabaş sonradan koç
kadar iri, güzel, insanlardan çok anlayışlı bir hayvan olmuştu.
Kasım
Efendi, Karabaş'a karşı son sevgisini de gösterecekti. Gözyaşları içinde
hayvanı, tıpkı bir insan cesedi gibi sıcak sabunlu sularla yıkadı. Ona bir de
tabut yaptırdı. Kendisini tanımadıkları bir mahalleye taşındı. Konu komşuya,
muhtara, imama çocuğunun öldüğünü söyledi. Büyük bir cenaze töreniyle Karabaş
evden kaldırıldı. Kasım Efendi, paradan yana sakınmıyordu.
İskatçılara,
duacılara, imama bol bol paralar verdi.
Tabut cami avlusunda musalla
taşına kondu. Tören tamamlandıktan sonra, mezara götürüldü. İşte bütün aksilik
orda oldu. Oyuncu bir hayvan olan Karabaş, son oyununu da oynamıştı. Hocalar,
kalabalık mezarın başında, biyandan gözleri yaşlı Kasım Efendi'yi teselli
ederlerken, biyandan da dualar okuyorlardı. İki mezarcı, tabutu alıp çukura
yerleştirirken, gözleri acayip bişeye ilişti. Tabut tahtasının budak deliğinden
dışanya iki karış uzunluğunda bir köpek kuyruğu sarkıyordu. İki mezarcı korkudan
tabutu ellerinden düşürdüler. Herkesi bir şaşkınlıktır aldı. Kasım Efendi, işi
düzeltmek için,
"Yavrum kuyrukluydu!" filan dedi ama, bir yavruda iki
karış uzunluğunda kuyruk olabileceğine kimse inanmadı. Tabutu açtılar, içinden
Karabaş'ın ölüsü çıktı.
Kasım Efendi'yi çalyaka Kadı'nın karşısına
çıkarttılar. İmamdan, cemaatten meseleyi dinleyen Kadı, Kasım Efendi'ye,
-
Bir iti, niçin bir insan gibi teçhiz ve tekfin edersiniz? Dinimiz adab ü
erkanına mugayir değil mi?.. diye sordu.
Kasım Efendi:
- Ah Kadı
Efendi, dedi, Karabaş'ın nasıl bir hayvan olduğunu, onun meziyetlerini
bilseydiniz, suçlu bulmazdınız.
- Bir itin ne meziyeti olur ki, onu mezarlığa
defnedersin?..
- Evvela, sadıktı... Bir kemik parçasının ölünceye kadar
hatırını sayardı. Kimseye fenalık etmezdi. Cesurdu, güzeldi.
- Bunlar sebep
değil...
Sıkışan Kasım Efendi, kendi yaptırdığı hayratı, Karabaş yapmış gibi
anlatmaya başladı.
- Hayır hasenat sahibiydi. Malının zekatını verirdi.
Fitresini verirdi. Fakir fukaranın gönlünü hoş ederdi.
- Böyle şey
olmaz...
- Hatta, sağlığında bir çeşme de yaptırmıştı. Bir sebil tamir
ettirmiş, medreseye iki halı hediye etmişti.
Kadı,
- Sen mecnun musun?
dedi, bir köpek böyle şeyler yapabilir mi hiç?
Zor durumda kalan Kasım
Efendi,
- Köpekti ama, siz onun ne köpek olduğunu bilemezsiniz. Hatta ölmeden
önce bana vasiyet etmişti... dedi.
Hiddetlenen Kadı,
- Bre mecnun,
sen herkesi kendin gibi sersem mi sanırsın? Hiç it vasiyet eder mi?... diye
bağırdı. O zaman Kasım Efendi,
- Kadı Efendi, inanın vasiyet etti. Malının
fakir fukaraya verilmesini söyledi... dedi.
Kasım Efendi kuşağının arasından
bir kese çıkardı:
- Hatta şu beşyüz altının da Kadı Efendi Hazretleri'ne
verilmesini vasiyet etmişti.
Kadı Efendi'nin gözleri yaşardı,
-
Allah'ın rahmeti üstüne olsun, dedi, anlat Kasım Efendi, anlat. Merhum daha
neler söylemişti?... Aman hepsini bir bir anlat... Merhumun vasiyetini yerine
getirelim. Büyük sevabı vardır.