Jiyanmedya

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Jiyanmedya

En Yeni Paylaşım Platformu


    Dersim Kürt Katliamı"1938"

    avatar
    admin


    Mesaj Sayısı : 622
    Kayıt tarihi : 12/03/13

    Dersim Kürt Katliamı"1938"  Empty Dersim Kürt Katliamı"1938"

    Mesaj tarafından admin C.tesi Mart 30, 2013 4:15 pm

    DEVLET'İN 'TUNÇ ELİ' DERSİM'E İNİYOR;
    SABİHA GÖKÇEN DERSİM'İ BOMBALIYOR
    Dersim Direniş Kuvvetleri Kumandanı Seyit
    Rıza'ın iki büyük yoldaşı Alişer ve Şahin Ağa ihanete uğradı

    İlk
    Cumhuriyet Hükümeti tarafından çıkarılan "Tunceli Kanunu"ndaki amaç Dersim'i
    adım adım tam egemenlik altına almaktı. Bunun için de "İç Dersim" olarak
    adlandırdıkları, direnişlerin merkezi olan bugünkü Tunceli il sınırlarının
    dahiline çok sayıda karakol yapmaya başlandı. İlk inşaatlar Sin, Amutka, Denzik,
    Haydaran bölgelerinde başladı.


    Seyit Rıza ve Alişer karakol
    yapımlarına ilk karşı çıkan liderlerdi. Bu karşı çıkış Haydaran, Kureyşan,
    Yusufhan ve Demanan aşiretleri başta olmak üzere pek çok aşiretin toplanmasına
    neden oldu. İlk toplantıya katılım oldukça yüksekti. Ancak yaşanan tartışmalarda
    bazı aşiret liderleri fikir birliğine varamadı ve toplantıdan tam bir
    birliktelik çıkmadı.

    Karakolların yapımıyla birlikte kapsamlı bir
    saldırı yapılacağını sezen Dersim aşiretleri birlikte savaş arayışlarını
    sürdürürken, Başbakan İsmet İnönü o sırada Meclis'te Şark Seyahati Raporu'nu
    okuyarak orta kademe generallerden Kazım Orbay ile Abdullah Alpdoğan'ı Dersim'i
    gezerek inceleme yapmakla görevlendirdi.

    Orbay ve Alpdoğan 1936 yılında
    bu görevi yerine getirirken Mustafa Kemal Meclis'in açılışında şunları
    söylüyordu:

    "Dahili iç işlerimizde mühim bir safha varsa o da Dersim
    meselesidir. Dahilde bulunan iş bu yarayı, bu korkunç çıbanı ortadan temizleyip
    koparmak ve kökünden kesmek işi her ne pahasına olursa olsun yapılmalı ve bu
    hususta en acil kararların alınması için hükümete tam ve geniş selahiyetler
    verilmelidir."

    Alpdoğan ve Orbay'ın incelemelerinin de sonucuna
    bakılarak bu konuşmadan bir süre sonra Dersim için en kritik karar verildi:
    "Korgeneral Abdullah Alpdoğan, sınırsız yetkilerle donatılarak Dersim'in ıslahı
    için tayin edilmiştir."

    Alpdoğan Elazığ'da...

    Alpdoğan Elazığ'a
    varır varmaz Dersimli Askeri Kaymakam Emekli Hıdır ile Palulu Abdurrahman'ı
    aşiretler arası görüşme girişimlerinde kullandı. Bu girişimlerden birinde Seyit
    Rıza, Elazığ'da Abdullah Alpdoğan'la görüştü. Seyit Rıza bu görüşmeden sonra
    Nuri Dersimi'ye Türk ordularının Dersim'le başa çıkamayacağını, fakat her
    ihtimale karşı kendisinin bir an önce Türkiye dışına çıkarak durumu büyük ve
    adil devletlere bildirmesini istedi. (Nuri Dersimi, Kürdistan Tarihinde Dersim,
    s. 263).

    Alpdoğan bu arada Seyit Rıza'nın yeğeni Rayber'in varlığından
    haberdar olmuş ve Binbaşı Şevket'i Dersim'e göndererek Rayber'i görüşmeye
    çağırmıştı. Alişer bu görüşmeye karşı çıktı. Ancak Rayber, Alpdoğan'la görüştü.
    Alpdoğan bu görüşmede Rayber'e bir çok vaatte bulundu ve hemen orada bir miktar
    para verdi. Karşılığında istediğiyse amcası Seyit Rıza'ya karşı cephe almasıydı.
    Rayber bunu kabul etti.

    Ve amansız savaş başladı

    1937'nin
    ilkbaharıydı. İlk saldırı, savaş uçakları eşliğinde silahsız bölgelere yapıldı.
    Ardından Yusufhan aşireti üzerinde yoğunlaştı. Saldırılarda siviller
    katlediliyor, kadınlara tecavüz ediliyordu. Yusafhan katliamına ilk müdahaleyi
    Fındık Ağa yaptı ve Türk birliklerini önemli ölçüde geriletti. Bu arada Mazgirt
    bölgesinde çatışmalar başlamıştı. Savaşa kısa sürede Baytiyar, Abasan, Corin,
    Karabal, Haydaran, Demanan aşiretleri de dahil oldu. Devlet bunun üzerine
    Erzurum ve Erzincan kolordularını bölgeye sevketti, Diyarbakır'dan 7. Kolordu
    Uçak Karargahı'nı Elazığ'da konuşlandırdı ve Batı illerinde seferberlik ilan
    etti. Bu arada Dersimliler bir Türk tankını imha etmişlerdi.

    Savaşın
    ağırlık merkezi Seyit Rıza üzerindeydi. Ancak Nuri Dersimi'nin anlattığına göre,
    savaş planlarını Alişer yapıyordu. Bu nedenle Alpdoğan'ın asıl hedefi öncelikle
    Alişer'i imha etmekti. Alpdoğan bunun için, bir süre önce satın aldığı Rayber'i
    görevlendirdi. Rayber on beş gün içinde savaşa katılıp bazı aşiretlerin güvenini
    kazanmakla birlikte Alişer'in de güvenini kazandı.

    Alişer ile Zarife'yi
    öldürdü

    Seyit Rıza'nın karargahı Halvori-Vank bölgesinde, Alişer'in ise
    Ağdat'ta Tujik Dağı eteğindeydi, ailesi de yanındaydı. Rayber sık sık Alişer'le
    görüşüyordu ve Seyit Rıza'nın bütün planlarını biliyordu. Bu planlardan biri de,
    daha fazla kan dökülmemesi için Alişer'in Rusya, İran veya Irak'a iltica ederek
    Fransa ve İngiltere hükümetlerinin aracılık etmesini sağlamaktı. Rayber,
    Alişer'in savaş bölgesinden ayrılmasından bir gün önce sekiz arkadaşıyla
    birlikte Alişer'e misafir oldu. Ve o gün, takvimler 9 Temmuz 1937'yi
    gösterirken, Rayber, 75 yaşındaki Alişer ile eşi Zarife'yi öldürüp başlarını
    keserek Türk ordusuna teslim etti... Ki yiğit bir savaşçıydı Zarife... Alişer
    ile Zarife'nin katledilmesi hem Seyit Rıza'yı hem de diğer aşiretleri derinden
    etkiledi. Bu durum, Türk birliklerine karşı daha derin tepkilerin gelişmesine ve
    bazı birlikte hareketlere neden oldu. (Nuri Dersim, Kürdistan Tarihinde Dersim,
    s. 269).

    Türk askeri birlikleri Dersim'i kuşatmıştı, ormanlar ateşe
    verilmiş, yangınlar büyümüş, Seyit Rıza dara düşmüştü. Kureyşan aşireti ile
    Bahtiyar aşireti Seyit Rıza'nın yardımına ilk koşanlardı. Savaşı artık Bahtiyar
    Aşireti Lideri Şahin Ağa yönetiyordu. Savaş bütün şiddetiyle devam ediyordu.
    Bahtiyar ve Kureyşan aşiretlerinin kadınları ve kızları tecavüze uğramamak için
    kendilerini uçurumlardan aşağıya, Munzur ve Harçik sularının "kurtarıcı
    derinlikleri"ne bırakıyorlardı.

    Türk birliklerinin havadan ve karadan
    saldırısı, Seyit Rıza'nın bulunduğu Laçinan Deresi'nde yoğunlaştı. Günlerce
    süren bu saldırıda Seyit Rıza sağ kurtuldu; ancak tüm direnişe rağmen ailesi ve
    yoldaşlarından 33 kişi katledildi.

    Devletin Dersim'i tamamen yok etme
    politikasını gören aşiretler bir toplantı yaptı. Toplantıda Yusufhan, Demenan,
    Haydaran, Şıx Hesenan, Kalan, Karakoçan, Kewan, Lolan, Keçelan, Qozan, Bahtiyar
    aşiretleri birliktelik kararıyla çıktılar. Seyit Rıza'ya yakınlığıyla bilinen
    Kureyşan ise devletin yanında yer aldı. Halvori-Vank arasında yapılan bu
    toplantıda liderler kutsal Munzur Suyu'na birer taş atarak birlikte direniş
    yemini ettiler ve savaşa topyekün devam kararı aldılar.

    Şahin Ağa'ya
    ihanet sona gidişti...

    Bu karardan sonra aşiretler kendi cephelerinde
    topyekün savaşa girdiler. Savaşın stratejik noktalarından biri Hozat bölgesiydi.
    Hozat'ı Bahtiyar Aşireti Lideri Şahin Ağa öncülüğündeki birlikler savunuyordu.
    Devlet güçlerine karşı sürdürülen güçlü savunma sürecinde Yusufhan aşireti karar
    değiştirerek devletin yanında yer aldı. Bu, diğer aşiretler arasında moral
    bozukluğuna neden olsa da, Dersim'i asıl yenilgiye uğratan sürecin son
    başlangıcı Şahin Ağa'nın "süt kardeş" ihanetine uğraması oldu.

    Tarih 9
    Ağustos 1937'ydi. Şahin Ağa savaşın yorgunluğunu atmak için bir söğüdün
    gölgesine uzanmıştı. Uykusu derindi. Uykusunun derinliğini, sürekli yanında olan
    süt kardeşi Lılo Hıdır iyi biliyordu: Şahin Ağa uykusunun en derin yerinde
    dişlerini gıcırdatırdı. O sırada da öyle yaptı. Korgeneral Alpdoğan tarafından
    satın alınmış olan Lılo Hıdır, Şahin Ağa dişlerini gıcırdatınca derin uykuda
    olduğunu anladı ve silahını Ağa'nın şakağına dayayarak ateş etti. Ardından
    başını keserek Hozat'a götürüp Türk askeri kuvvetlerine teslim etti.


    Seyit Rıza'nın, Alişer'den sonra en güvendiği lider olan Şahin Ağa da
    ihanetle katledilince Dersim'in özgürlüğünü savunması giderek zayıflıyordu.
    Ancak aşiretlerden çoğu herşeye rağmen direniyor, savaşıyor ve devlet
    kuvvetlerine önemli zaiyatlar veriliyordu. Seyit Rıza bu yoğun çatışmalar içinde
    yeni cepheler açma, direniş dışı kalan aşiretleri savaşa katma planları
    yaparken, Erzincan'dan beklenmedik bir elçi geldi. Elçiyi Erzincan Valisi bizzat
    göndermişti ve elinde bir mektup vardı. Vali mektupta şöyle diyordu:


    "Eğer bana yetişirsen, senin can güvenliğinisağlayacağıma ve şartlarını
    görüşebileceğime inanmanı isterim". Hayli uzun olan ve güvenlik teminatı içeren
    mektuptaki barış görüşmeleri davetini dikkate alan Dersim Direniş Kuvvetleri
    Kumandanı Seyit Rıza yoldaşlarıyla birlikte Munzur Dağları'nı aşıp 5 Eylül 1937
    günü Erzincan'a ulaştı.

    KATLİAMA KATILANLAR ANLATIYOR

    'Tek emir
    vardı: İmha edin!'

    SABİHA GÖKÇEN (Dersim Savaşı'nda Pilot, *******'ün
    Manevi Kızı)

    "Eskişehir'de Tayyare Alayı'nda staj gördüğüm günlerden
    birinde uçuştan indiğimde bölükteki fevkaladelik dikkatimi çekti. Hemen sordum.
    Bizim bölüğün Dersim Harekatı'na katılma emrinin geldiğini söylediler. Kalbim
    küt küt atmaya başlamıştı. Derhal bölük kumandanımıza koştum. (...) O da alay
    komutanına gönderdi. (...) Özel müsade lazımdı. (...) Hemen Çankaya'ya koştum.
    ******* beni karşısında görünce, önce hayret etti. Arzumu anlamıştı. Daha
    doğrusu kendisine isteğim iletilmişti. Bu bakımdan ben daha birşey söylemeden
    ******* konuşmaya başladı. (...) "Bak Gökçen, seni çok takdir ederim. Orada da
    görevini başaracağına inancım tam. Ancak çarpışacağın insanların eline düşersen,
    sana fena muamele etmelerinden korkarım. Buna çok üzüleceğimi bilirsin." Ben,
    'Emin olunuz, kendimi onlara diri diri teslim etmem' dedim. (...) Hedef doğrudan
    Dersim'di. (...) 37 sonralarına doğru Pertek bölgesinde bir köprü yapılmıştı. ******* onun açılışı
    dolayısıyla gelmişti. Arazide geziler yapıyordu, ben gösteriyordum burası şudur,
    burası budur diye..."

    MUHSİN BATUR (Emekli General):

    "Günlerden
    bir gün emir geldi, tren yoluyla Elazığ'a vardık, oradan da ilk durak Pertek
    olmak üzere harekete geçtik. İki aya yakın Dersim'de görev yaptım.
    Okuyucularımdan özür diliyorum ve yaşantımın bu bölümünü anlatmaktan
    kaçınıyorum." (Muhsin Batur; Anılar, Görüşler, Üç Dönemin Perde Arsası, s. 25)


    A. DEMİRTAŞ (Dersim Savaşı'nda Er, Karslı):

    "Köylüleri
    topluyorduk bir araya, 'Sizleri kurtaracağız' uygun gördüğümüz yerlere götürüp
    makineli tüfeklerle tarıyorduk. Kadın, bebe, ihtiyar, genç demeden hepsini
    öldürüyorduk. Subaylar 'Hiçbir Alevi'yi sağ koymayın öldürün' diyorlardı. Daha
    sonra cesetlerin başına erler kurtlar gibi üşüşüyorlardı, kollarını sıvazlayıp
    altınları kapmak için hırsla bir yarış başlıyordu. kolları parçalayarak, keserek
    altınlar kapışılıyordu. Hatta altın dişler bile sökülüyordu. Velhasıl bu tür
    şeyler yapıldı. Bugün Kars'ta Dersim zenginleri var. Bunların zenginlikleri
    oradan kalma. Bir gün 4-5 yaşlarında bir çocuğu komutan bana göstererek 'öldür'
    dedi. 'Ben yapmam' deyince yüzbaşı rütbesindeki komutanım çocuğu ayağından
    tuttu, güçlü kuvvetli elleriyle yanı başındaki taşlara başı gelecek şekilde
    kaldırıp, kaldırıp vurmaya başladı. O an hafızamı kaybetmişim. Hava değişimi
    verdiler. Bir daha Dersim'e yollamadılar. Çünkü her şey bitmişti.

    HULUSİ
    YAHYAGİL (Dersim Savaşı'nda Albay):

    "1938'de bizi Dersim isyanın
    önlenmeye ve bastırmaya memur etmişlerdi. İsyan dedikleri şey de bazı dağ

    köyleri o yıl vergi vermemişti. Bize verilen emir ise tek kelime idi: 'İmha'.
    Vergi vermedikleri için yok etmek. Bu düşünceyi, bu uygulamayı kim yapabilir?
    Zorbalar insanlık suçunu işleyenler. Elbette vergi işin bir yönü; gerçek neden
    Dersim'i Türk'leştirmekti. Ben kıta komutanıydım, bize verilen emir 'Canlı
    hiçbir şey bırakmayın' şeklindeydi."

    SECAETTİN (Dersim Direnişi'nde
    Rütbeli Asker. Musa Anter askerliğini yaparken Anter'in Bölük Komutanı. Anter'e
    anlatıyor.):

    "Dersim'de temizlik harekatına başlamıştık. Bir mağarada
    bir aile bulduk. Dede, baba, anne ve 5-6 yaşlarında bir çocuk. Büyükleri orada
    süngüleyerek temizledik. Çocuğun ağzınladan bir şey alırız diye öldürmedik.
    Çünkü biz Dersimli yetişkinlerin ağzından bir şey alamıyorduk. Onları hemen
    kesiyorduk. Çocuk korkmasın diye anasını, babasını ve dedesini keserken onu
    uzaklaştırdık. Çocukla dost olmaya çalışıyorduk. Yemek verdik, şeker verdik,
    yemiyordu. Bir ara üzerimizden bir uçağımız geçti. O, tuttuğumuz ve kasılı
    vaziyette bulunan çocuk hemen gerildi, bir sopa aldı ve tıpkı bir tüfek gibi
    uçağımıza nişan aldı. Bu hareketine oldukça kızmıştım. 'Temizleyin bu küfür***i'
    diye emir verdim. Askerler süngülediler ve kayalıktan aşağı attılar."


    DERSİM'İN BİN YILLIK DİRENİŞ TARİHİ - 3

    1937- Türk birlikleri
    Dersim'e girdi. Hozat'ın Bahtiyar, Yukarı Abbas, Karabal ve Ferhat aşiretleri,
    Nazimiye'nin Haydaran, Mazgirt ilçesinin Demenan ve Yusufan aşiretleri direnişe
    geçti. 21-22 Mart 1937 gecesi Pax Köprüsü Demenan ve Haydaran aşiretleri
    tarafından yıkıldı, karakol basıldı.

    1937 - 3 Mayıs'ta Hava Kuvvetleri
    uçak filosu hava harekatına başladı.

    1937 - Alişer ile Zarife 9 Temmuz
    günü Rayber tarafından vuruldu, başları kesilerek Türk birliklerine teslim
    edildi.

    1937 - Bahtiyar Aşireti Lideri Şahin Ağa 26 Ağustos'ta süt
    kardeşi Lolo Hıdır tarafından öldürüldü, başı kesilerek Hozat'a götürüldü.


    1937 - 5 Eylül 1937'de Seyit Rıza Erzincan'da tuzağa düşürülerek
    tutuklandı.

    1937 - Nuri Dersim'i 11 Eylül'de yurt dışına çıktı.


    1937 - Genelkurmay Başkanlığı birliklerin 22 Ekim'den itibaren
    garnizonlarına dönmelerini emretti.

    1937 - Seyit Rıza ile birlikte
    tutuklu olan 11 yoldaşına 10 Kasım günü idam cezası verildi.

    1937 -
    Seyit Rıza ve yoldaşları 15 Kasım'ı 16 Kasım'a bağlayan gece Elazığ Buğday
    Meydanı'nda idam edildi.

    1937 - Alişer ile Zarife'yi öldüren Seyit
    Rıza'nın yeğeni Rayber ve oğlu, Genelkurmay'ın emriyle Teştek'te kurşuna
    dizildi.

    1938 - Gençleri askere almak üzere 2 Ocak'ta Dersim'de bulunan
    jandarma müfrezesi imha edildi, Mercan karakolu basıldı.

    1938 - Türk
    ordusu ilkbaharla birlikte Dersim'e yeni ve kapsamlı bir harekat başlattı.. Ağır
    top, uçak ve tank eşliğinde girilen Dersim'de binlerce insan kurşunlarla
    öldürüldü, binlercesi de evlere doldurularak yakıldı.

    1938 - Ağustos
    ayına kadar süren katliamdan arta kalanlar batı illerine sürgün edildi.


    1948 - Dersim sürgünleri, bu yıl ilan edilen bir aftan yararlanarak
    yurtlarına, Dersim'e geri döndü.

      Forum Saati Cuma Nis. 19, 2024 10:43 am