Jiyanmedya

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Jiyanmedya

En Yeni Paylaşım Platformu


    Kozanoğulları Kürt Beyliği ve Sürmeli Mehmet Paşa..

    avatar
    admin


    Mesaj Sayısı : 622
    Kayıt tarihi : 12/03/13

    Kozanoğulları Kürt Beyliği ve Sürmeli Mehmet Paşa..  Empty Kozanoğulları Kürt Beyliği ve Sürmeli Mehmet Paşa..

    Mesaj tarafından admin Cuma Mart 29, 2013 1:49 pm

    Kozanoğulları Kürt Beyliği ve Sürmeli Mehmet Paşa


    Kozanoğulları, Adana-Kozan (Sis) dağlık bölgesinde yaşamış bir Kürt
    beyliğidir. Kozan isminin, yaşadıkları dağlık ve vadilik bölgeyi tanımlamak için
    kullanılan, Kürtçe Kuz, Xuz kelimesinden geldiği öne sürülür.

    Kürtçe
    çoğul eki ‘’-an’’ kelimeye eklenerek Kuzan (Xuzan) olmuş, zamanla Kozan diye
    anılmaya başlamıştır.



    Alman araştırmacı Wolfram Eberhard,
    Kozanoğullarının köken olarak Kürt oldukları ve Yavuz Sultan Selim döneminde
    buraya sürgün edildikleri belirtir. Adana’ya Antep civarlarından geldikleri
    tahmin edilir.

    Kozanoğulları konusunda araştırmalar yapan Dr.Celile
    Celil, Rusya Devlet Arşivi’nde, Kozan (Xozan) Beyi Süleyman Beyin İstanbul
    Konsolosluğu aracılığı ile Rusya Dışişlerine gönderdiği dilekçeyi bulur.
    Dilekçede kısaca Kozanoğullarının, Kürt oldukları ve yaşadıkları bölgede
    bağımsız oldukları, Osmanlı egemenliğini kabul etmedikleri ve aksi takdirde
    başkaldıracakları belirtilir. Ayrıca eski topraklarına yerleşebilmek için
    Rusya’dan yardım istemektedirler.

    Belgede, Süleyman Bey; “Kozan ve
    çevresindeki bölgenin Kürdistan topraklarında ve bu bölgenin 1130 (1710) yılında
    beri Kürt aşiretler liderliğinin, atalarımın egemenliği altında bulunduğu herkes
    tarafından bilinmektedir.” der.

    Kozanoğlu ailesinin, Kozan (Sis)
    yöresindeki hâkimiyeti Selçuklular zamanından başlar. 1830-40’lı yıllara kadar
    bağımsız yaşayan beyliğe sürekli seferler düzenlenir. Osmanlı zamanında Mehmet
    Ali Paşanın oğlu Mısırlı İbrahim Paşa da, Anadolu’ya geldiği zaman Kozanoğulları
    üzerine asker gönderir ve ordusu başarılı olamaz. İbrahim Paşadan sonra Osmanlı
    Devleti Kıbrıslı Memed Paşa komutasında Kozana büyük bir ordu gönderir, lakin bu
    ordu da Kozanoğulları’nın önünde duramaz ve yenilgiye uğrar.

    1700’lerden
    sonra beylik güç kazanamaya başlar. En güçlü dönemleri Yusuf Ağa’nın
    zamanındadır. Sınırlarını Çukurova, İmamoğlu ilçesi, Anavarza Kalesi, Ceyhan
    ırmağına kadar genişletirler. Kars (Kadirli) ve Kozan (Sis) sancaklarını ele
    geçirirler. Kozanın büyük Beyi Yusuf ağa 1800’lü yılların başında Kozanı (Sis)
    iki oğlu arasında paylaştırır. Batı Kozanı büyük oğlu Ahmed Paşa’ya, Doğu Kozanı
    ise küçük oğluna verir. Osmaniye’nin güneyi, Kadirli’yi (Zulkadir) çeviren
    dağlar, Ceyhan (Çemê Cihanê) ırmağının etrafı hep Doğu Kozan toprağıdır. Doğu
    Kozan’da çoğunlukla Türkmen aşiretleri (Avşar ), Ermeni ve farklı Kürt
    aşiretleri de az sayıda da olsa yaşardı. Batı Kozan ise Ala dağ (Eladağ) ile
    Kozan Dağı (Çiyayê Sisê), Seyhan ırmağı arasındaki topraklardan oluşmaktaydı ve
    yarısı Türkmen diğer yarısı da Lek Kürtleriydi.
    Çoğunluğu Avşar oymağı olan,
    Türkmenler savaşlarda hep Kozanoğullarının yanında yer aldı. Avşarlarla,
    Kozanoğullarının dostluğunu Türkmen ozanların dilinde her seferinde görmekteyiz.
    Örneğin 1783’te Osmanlının desteklemesiyle, Çapanoğulları beyliği
    Kozanoğullarına saldırır. Kozanoğullarının zaferi sonrası Türkmen ozanları şu
    dörtlüğü söyler;

    Çapanoğlunun kurşunu çatır patır
    Kozanoğlu'nunki
    hiç saymaz hatır su
    Dağın ardında üç bin Çapanlı yatır
    Yusuf beyim emme
    de atmış satır

    Ağalıkla yönetilen Kozanoğulları ve sürekli göçe, iskâna
    maruz kalan Avşarlar, Osmanlı için asayişi engelleyen bir tehdit unsurudur.
    Bağımsız ve vergisiz yaşayan Kozanoğulları ve Avşarlar, Kırım Savaşı’nın hemen
    ardından iskân ettirilmesine girişilir. O dönemde Osmanlı için Kozandağı,
    Gavurdağı bölgelerinden Çukurova’ya ( Kilikya Ovası ) kadar olan geniş alan
    anarşi ve tehdit içermektedir. Göçün izlerini Avşarların ünlü ozanı
    Dadaloğlu’nun türkülerine yansır.
    Kalktı göç eyledi Avşar elleri
    Ağır ağır
    giden eller bizimdir.
    ***
    Belimizde kılıcımız Kirmani
    Taşı deler
    mızrağımın temreni
    Hakkımızda devlet etmiş fermanı
    Ferman padişahın,
    dağlar bizimdir

    1865 yılının baharında Osmanlı Sultanı tarafından
    Muş-Eleşkirtli Sürmeli Mehmet Paşa’ya bir ferman (Fırka-ı İslahiye) gönderilir.
    Fermanın amacı Kozanoğullarına sefer düzenlenerek, bölgedeki derebeyliklerinin
    yönetim altına alınması, göçebe yaşama son verilip aşiretlerin kontrol altında
    tutulması, askeri kaynak sağlanması, vergiye bağlanması ve vergilerinin düzenli
    bir biçimde toplanmasını sağlamaktır. Bahsi geçen fermanda Sultan:


    “Adana yöresinde Kozanoğlu ailesi devlete isyan etmekte. Eşkıyalık ve
    çapulculuğa önderlik etmekte… Şimdiye kadar devlet bu sorunu barışçıl bir
    şekilde çözmek istemiş, bunun için birçok defa Kozanoğluna nasihat edilmiştir.
    Fakat o hiçbir zaman nasihatlerimize kulak asmamıştır. Ali-Osman devleti bu
    çıbanı yok etmek için karar almıştır, böylece Muhammed’in şeriatını ve devletin
    hükmünü burada daim kılacağız.
    Bunun için “fırka-i Islahiye” adında askeri
    bir birlik oluşturduk. Bu askeri birlik 15 yaya taburundan, 2 süvari alayından
    oluşmaktadır. Bir nizam(nizam-i cedit) taburu da Girit’ten gelip birliğe
    katılacaktır.

    Bu birliğin komutanı da Rumeli kahramanı Derviş Paşa’dır.
    Onun komutasında Kırım Savaşı kahramanı Kürt İsmail Paşa, Mirliva Hasan Paşa,
    Halep komutanı Seyyid Paşa, Mirliva Hüsnü Paşa gibi becerikli subaylar ve yiğit
    kahramanlar vardır. Bilindiği gibi sizin ailenizde bu güne kadar Ali-Osman
    Devletine pek mühim hizmetlerde bulunmuştur. Devletin nazarında da senin çok
    kıymetli bir yerin vardır. Bu görev için de hizmetiniz bizim için önemlidir.
    Bunun için siz de yörenizdeki Kürtlerden en az 400 süvari toplayıp, kısa bir
    sürede hazırlıklarınızı tamamlayıp hemen yola çıkasınız ve Adana dolaylarında
    Derviş Paşa’ya ulaşasınız. Gürcü komutan Aslan Bey de Sarıkamış tarafından bir
    grup Çerkez ve Gürcü süvarisiyle Kozana gidecektir. Yola çıkmadan önce Erzurum
    valisini ve Paşasını haberdar ediniz. Sizin için ne gerekiyorsa yapsınlar.

    Muvaffak olunuz
    Gazanız mübarek olsun.”

    Fermanın Sürmeli Mehmet
    Paşa’ya ulaşmasından sonra, Paşa divanını toplar ve tek tek hepsinin fikrini
    alır. Divanda çoğunluk “Gitme” der. Gitme diyenlerin arasında, dönemin efsanevi
    Kürt dengbeji (destan anlatıcısı) Evdalê Zeynikê ve Paşa’nın ilk karısı Eysan
    Hanım da vardır.
    Eysan Hanım, Paşa’ya der ki; “Ali-Osman Devleti uzun
    zamandır, bu aileyi sevmiyor. Bize düşmanlığı var. Kocaman Osmanlı devleti senin
    birkaç süvarine muhtaç değildir. Seni tuzağa çekip öldürtmek istiyor Paşa,
    gitme…”

    Sürmeli Mehmet Paşa Divandakilere cevap verir; “Gitmemek olmaz,
    gitmemenin anlamı Osmanlı Devletine karşı isyandır. Ben gideceğim, ama öyle
    savaşçılar götüreceğim ki yiğitliğim bundan sonra her yerde duyulsun,
    bilinsin…”

    Sürmeli Mehmet Paşa çevresine haber göndererek, birkaç gün
    içinde kendi kalesi olan Toprakkale’den (Topaxqele) 400 savaşçı toplar.
    Savaşçıları, dayılarının yiğitliğine (Mêrxas), savaş gücüne ve at biniciliğine
    göre seçer. Bu seçkin savaşçılarını mızraklarıyla birlikte kendi konağının önüne
    toplayıp yola çıkar. Yola çıkmadan önce Paşa, Evdalê Zeynikê’ye dönerek “Evdal
    haydi bize bir stran söyle de yolla çıkalım” der.
    Evdal, strana başlar ve
    devam eder:

    “Heyla wayê, heyla wayê
    Ezê li dihayê kela elajgirê
    dikevim ha li beyara
    Hela mêzekin li leşkerê qerenizamiyê u li refê
    siyara
    Çarsid xortê eşiretê berê xwe daye xeribiyê
    Rebbê alemê ,mirê mira
    sihuda wana bişxuline”
    (Çıkıp Eleşkirt diyarına baktım
    Bir bakin da kara
    nizamiye askerlerine, süvari birliklerine
    400 aşiret genci toplanmış gurbet
    ellere gitmekte
    Âlemin Rabbi onları ve Paşaların Paşasını korusun
    )



    Evdal’ın bu stranıyla birlikte Paşanın konağının önünde
    bekleyen kadın ve çocuklar ağlamaya başlar. Bunun üzerine sürmeli Mehmet Paşa
    Evdal’a dönüp: “Allah razı olsun, sefere gidiyoruz şenlik yapacağımıza hepimizi
    ağlattın Evdal, biz yas mı tutuyoruz böyle acıklı söylüyorsun? Her zamanki gibi
    söyle Evdal çoluk çocuğu sustur ki yola çıkalım…” der. Paşa’nı sözlerini duyan
    Evdal şen şakrak şarkılar söylemeye başlar.

    Evdal Begê bi sê denga kire
    gazî,
    Go Surmelî Memed Paşa bavo,
    Wê hal û hewalê me çawa be ?
    Li
    kêleka me ya rastê eskerê Romê ye
    Li pêşya me eskerê Hecî Ûsiv Paşayê
    Sîpikî,
    Sofî Paşayê Hesenî, Temoyê Cibirî ye,
    Li xana Çerkeza, bi me ra
    hûre-hûr e, gaze-gaz e,
    Surmelî Memed Paşa digo Evla Beg, lawo, tu bajo
    Ez
    bavê te me, kilê çevê Eyşan Xanimê me
    Ez xudanê şanzde agirê me, lawo tu
    bajo!
    Bavê te yê şev -xûnê li Ereb xe,
    Li warê Husên Begê ra lêxe
    Di
    Sînega Êzdiya û Çemçê ra derbas be
    Bi sibê ra konaxa bavê te Pîrkend
    e…

    Ağlamaların kesilmesiyle Sürmeli Mehmet Paşa ve süvarileri rengârenk
    elbiseleri, süslü atları ve uzun Kürt mızraklarıyla Erzurum’a doğru hareket
    ederler. Erzurum Paşası ve valisi tarafından karşılanıp, ahalinin de ilgisiyle
    karşılaşan Paşa, burada üç gün kaldıktan sonra Dersim’e ilerler. Erzurum valisi,
    Paşayı Dersim hakkında şu sözlerle uyarmıştır; “Dersim’den geçerken çok dikkat
    edin Paşam çünkü oranın halkı çok asi ve yağmacı bir halktır, size
    saldırabilirler.”

    Dersim, süvarileri doğasıyla hem etkiler hem de
    korkutur. Bu sıralarda Sürmeli’nin alayında bulunan Evdal da, Dersim’den
    etkilendiği kadar, kadınlarından da etkilenir. Ve Dersim üzerine bir stran
    söyler:

    Dersimê xweş Dersimê
    Dilêm loy lo dilêm loylo
    Dilêm lo lo
    Dersimê xweş Dersimê
    Avên çeman u kanyan tên ser me da gime gim
    Lu zime
    zime
    Ezê li Dersima jêrin rasti sê zerya hatime
    Yeka tirke yeka kurmance
    yeka eceme
    Bextê we da me birano, wana bi avirê ava ez kustime
    Dilêm lo
    lo dilêm lo lo
    Dilêm lo lo dilêm yar yar

    Minê bala xwe berdayê ,yanga
    jê di tirke
    Cotek kondirê intabê di linga da, di ber mi ra difirike
    Sol u
    mesê wê teresê ters bavê di linga da, di çirk e çirk e
    Des dav je dêmê reş
    gulya, di ser milanda wer dike
    Ezê dikim ramusaneki li xala gerdenê kerem
    kim
    Nizam çima bi mira xiyal u xem e, bi kin u rike…
    Dilêm lo lo,
    Dilêm
    lo lo
    Dilêm lo lo ,dilêm yar yar

    Ezê bi sura sibêra çume cem yanga
    eceme
    Yeke bejin zirave navik qendile, bi xiyal u xeme
    Minê bala xwe dayê,
    di ser me da gure gur u leme leme
    Mi di teres bavê ji weda tê qutya derd u
    kula tev li ceme
    Ezê dikim ramusaneki li xala gerdenê kerem kim
    Nizam
    çima bi mira xiyal u xem e, bi kin u rike…

    Dilêm lo lo,
    Dilêm lo
    lo
    Dilêm lo lo, dilêm yar yar

    Zerya kurmanc yeke eni bi deq e, qolê
    zêra li seri
    Di desta da kopalê zivin, li ber konê erebi pez dida
    bêri
    Minê jê dipirsi, digo keçê kurmalê tu ezep i yan li mêri
    Digo mala te
    şewityo, mi digo qey tu mêr i tu camêri
    Miskinê mêrê mi ne li mal e, işev tu
    were
    Ibiskênine zirza deri
    Tu şeva xwe di nav taxima sing u berê
    mi
    Zeryê da bibuhêri
    Min nizanbu tu ne mêr i, tuyê ji miskinê mêrê min
    newêri

    Dilêm lo lo,
    Dilem lo lo
    Dilêm lo lo ,dilêm yar yar
    De
    dilêm lo lo wey dil
    Hay de dilo lo hey dil
    Xudê xirab bike dili bê
    dil
    Fenani gaki bê weris u bê cil
    Fenani kiraseki qoli bê mil
    Fenani
    xasbaxçeki bê gul
    Fenani dara bê salul u bilbil
    Bira dilê merya bi dil
    be
    Bira turê parsê li mil be
    Bira tiji garis u gil gil be
    Bira turê
    parsê qul be
    Bira parsa ne li vir be
    Li nava welateki gawir be
    Bira ser
    raxa meriv guni be
    Bira bin raxa meriv postê joji be
    Ber serya meriv kevir
    be
    Xurê meriv keri nanê gil gil be
    Her bira dilê meriv bi dil be
    Hay de
    dilo lo hey dil
    Dilêm lo lo,
    Dilem lo lo
    Dilêm lo lo, dilêm yar
    yar



    Derviş Paşa askerlerini getirip Osmaniye’de konuşlandırır,
    Sürmeli Mehmet Paşa ile Aslan Bey de Osmaniye’ye gelirler.

    Derviş Paşa,
    seçkin birlikleriyle, Aslan Bey de Gürcü ve Çerkezlerden oluşan 200 atlısıyla
    Kozan Dağı’na saldırır. Sürmeli Mehmet Paşa ise süvarilerinin tüfeksiz olması
    sebebiyle, Derviş Paşa tarafından saldıraya katılmasına izin vermez.

    Bu
    sırada Kozanoğullarının başında Yusuf Ağanın torunu Küçük Yusuf Ağa
    bulunmaktadır. Osmanlılar karşısında direnirken Ozanı Dadaloğlu da ona
    dörtlüklerle moral verir;

    Aşağıdan iskân evi gelince sararıp da
    Gül
    benzimiz solunca malım mülküm
    Seyfi gözlüm kalınca kaypak
    Osmanlılar
    size aman mı?

    Kozan Dağı’nda, Kozanoğulları ve Avşar Türkmenleri, Derviş
    Paşa’nın ordusunu mağlup ederler. Paşa’nın süvarileri kaçar. Aslan Bey’in Çerkez
    süvarileri ise Türkmenlere arkadan saldırarak yenilgiye uğratır. Bunu gören
    Derviş Paşanın askerleri de geri dönerek Kozanoğullarının üzerine tekrar
    saldırırlar ve Kozanoğullarını yenerler. Kazanılan savaşın ardından Osmanlı,
    Doğu Kozana sefer düzenler ve kısa sürede burası da düşer. Kozan Beyleri tek tek
    gelip teslim olurlar. Derviş Paşa’nın askerleri bölgede daimi olarak
    konuşlandırılır.

    Kürt Kozanoğulları ve Avşar Türkmenleri (tam olarak 50
    bin kişi ), Derviş Paşa ve Kazasker Ahmet Cevdet Paşa tarafından; Çukurova,
    Halep, Diyarbakır, Bursa, Kayseri yörelerine sürgüne gönderilir.
    Kozanoğullarının bu yenilgisi ve dağılması karşısında, sürgüne gönderilenler
    arasında olan Dadaloğlu şunları söyler;

    Derviş Paşa yaktı yıktı
    illeri
    Soldu bütün yurdumuzun gülleri
    Karalar giydik de attık
    alları
    Altınımız geçmez akçe tunç oldu

    Ağlayı ağlayı Dadal’ım söyler

    Vefasız dünyayı şu insan neyler
    Bin yiğidi bir kötüye kul eyler
    Şimdi
    sonra yaşaması güç olur

    Sürmeli Mehmet Paşa dönüş hazırlığı yaptığı
    sırada, Kozan’da kolera salgını başlar. Paşa’nın 400 seçme süvarisinden eve
    sadece 30’u dönebilir. Paşa’nın yiğitlerinin ölüm haberleri evlerine ulaştıkça,
    ağıtlar yükselir ve stranlarında Kozan ismine sıkça rastlanılır. Başta Evdal
    olmak üzere birçok dengbêj Kozan seferini anlatan stranlar söylerler.

    Wey
    xozanê
    Xozandaxê lê lê lê li ber topê ye
    De kalmastê birano ji bextê min
    ali ber topê ye
    Heyla di binyê da zare zara pezkuvi

    Weyla vê xozanê lê
    lê lı me yanda
    Heyla mın di sımbêl reşa palık bada
    Eyşan Xanımê dıgo
    Memed Paşa mı ji tera nego
    Berê xwe nede xozanê
    Serê sıbê hetani nivro
    sêsıd xortê eş, ira ser pıştê hespa canê xwe da
    Dılêm yar yar Dılêm yar
    yar
    Dılêm yar yar wey xozanê
    Vê xopana xozanê bışewıte lı devê
    dalê
    Bayê samê anye qıra siyara, mina qıa sal”
    Eyşan xanımê dıgo memed
    paşa mı ji tera nego
    Berê xwe nede xozanê
    Çarsıd siyarê kut e berê xwe
    daye xozanê, jê heftê hev vegeryaye malê
    Dılêm yar yar Dılêm yar yar
    Dılêm
    yar yar wey xozanê
    ……..
    Heyla şewıtya xozanê, teyê alik deşte yek
    zozane
    Heyla wêranê te lı me anye koka egit u xortane

    Kozanoğulları ve
    Avşarlar sürgün edildikleri yerlerde, Osmanlıya direnmeye devam etmektedirler.
    Kozanoğlu Yusuf Bey’i Osmanlı yaralı yaralı idam eder. Dadaloğlu Yusuf Bey için
    türkü yakar;

    Nolaydi da Kozanoğlum nolaydi
    Sen ölmeden bana ecel
    geleydi
    Bir çikimlik canımı da alaydı
    Böyle rusvay olmasaydık
    cihanda

    Derviş Paşa gayri kına yakınsın
    Böbürlensin dört bir yana
    bakınsın
    Emme bizden gece gündüz sakınsın
    Öç alırız ilk fırsatı bulanda


    1865 yılının Eylül ayının sonlarına doğru Kolera salgını biter. Sürmeli
    Mehmet Paşa, çadırını Kozan Dağı’nın eteğinde bir pınarın başına kurmuştur.
    Yanında birkaç adam ve eşi vardır. Derviş Paşa, Sürmeli Mehmet Paşayı İstanbul’a
    götürmek istemektedir. Yol hazırlıkları başlamadan, yörenin köylüleri Sürmeli’yi
    yöredeki devasal yılanlar konusunda uyarır.

    Paşa yöre insanının
    söylediklerine karşılık olarak: “Eğer çadırımı buradan kaldırırsam, Kürt Sürmeli
    Mehmet Paşa yılandan korktu derler, ismimiz korkağa çıkar, olmaz, yılan benden
    korksun” der.
    Paşa, yılanları merak ettiği için bir gün pusuya yatar ve
    dağdan su içmek için inen kocaman bir yılan yakalayıp öldürür. Başta Osmanlı
    askerleri olmak üzere, herkes bu üstün cesaret ve kuvvet karşısında donup
    kalır.

    Köylüler, Paşa’ya dönüp: “ Gel inat etme Paşam, böyle dev yılanlar
    her zaman çift olurlar bu yılanın bir arkadaşı da vardır. Gel çadırını buradan
    kaldır. Yılanların öcünü bilirsin paşam.” derler. Paşa yine bu söylenenlere
    kulak asmaz çadırını kaldırmaz. Tam üç gün sonra Paşa, köpeğinin havlamasıyla
    uyanır. Bir yılan aniden çadırın içerisine girer ve Paşa’yı direğe yapıştırarak
    sarar. Adamları yetişinceye kadar Paşa ölür. Derviş Paşa askerlerini alıp
    İstanbul’a gider.

    1865-1877 yılları arasında Kozan’da Osmanlı tarafından
    gerçekleşen iskan hareketleri ve savaş binlerce kişiyi yurdundan etmiş,
    ölümlerine sebep olmuştur. Kozanoğulları beyliği ve Avşarlar dağılmış,
    kimliklerini saklamak zorunda kalmışlardır. Bu durumu türkülerinde adeta
    protesto eden Dalaoğlu yakalanmış, Payas Kalesi’nde hapse atılmıştır. Avşarların
    uğradığı göçün ilk serüvenini, “On bir kişi Horasan’dan çıkanda…” diye
    başlayarak anlatır Dadaloğlu.

    Taşlar Dadaloğlum bağrını
    taşlar
    Gözümüzde akan kanı ile yaşlar
    Bize yol gözüktü kavim
    kardaşlar
    Kalmaz yanımızda öcü Avşarın

    Kürtlerin Şerê Xozanê diye
    adlandırdığı savaş, Kürt Kozanlarla, Kürt Sürmeli Mehmet Paşa’yı karşı karşıya
    getirememiş, ama her ikisine de mezar olmuştur. Dadaloğlu ile karşılaşıp
    karşılaşmadığı bilinmeyen Evdal ise yurduna döner. Serhad bölgesinin en iyi
    dengbejleri arasında adı anılır. Yaşlanınca gözleri kör olur. Bir kış boyunca
    yaralı bir turnaya stranlar eşliğinde bakar. Turnanın kanadıyla birlikte
    Evdal’ın gözleri de iyileşir.

    Bütün bu yaşananlardan geriye sadece
    Dadaloğlu’nun türküleri ve Evdalê Zeynikê’nin stranları
    kalır.r



    Kaynaklar:
    Dr.Celile celil /Kozanoğlu Kürtleri
    tarihi
    Abdurahman Münir Kozanoğlu/ Kozanoğullari
    Ahmet Özdemir /Avşarlar
    ve Dadaloğlu
    Ahmet Aras / Evdale zeynike Kürtçeden Çeviri: Sedat
    Ulugana
    1989 Abdullah münir Kozanoğlu : Kozanoğuları
    Mehmet Bayrak / İç
    Toroslar’da Alevi-Kürt Aşiretleri
    Öner Yağcı/ Dadaloğlu-Yaşamı ve Şiirleri



    Gülay Mermer/ Sedat Ulugana

      Forum Saati Cuma Nis. 19, 2024 5:50 pm