Kozanoğulları Kürt Beyliği ve Sürmeli Mehmet Paşa
Kozanoğulları, Adana-Kozan (Sis) dağlık bölgesinde yaşamış bir Kürt
beyliğidir. Kozan isminin, yaşadıkları dağlık ve vadilik bölgeyi tanımlamak için
kullanılan, Kürtçe Kuz, Xuz kelimesinden geldiği öne sürülür.
Kürtçe
çoğul eki ‘’-an’’ kelimeye eklenerek Kuzan (Xuzan) olmuş, zamanla Kozan diye
anılmaya başlamıştır.
Alman araştırmacı Wolfram Eberhard,
Kozanoğullarının köken olarak Kürt oldukları ve Yavuz Sultan Selim döneminde
buraya sürgün edildikleri belirtir. Adana’ya Antep civarlarından geldikleri
tahmin edilir.
Kozanoğulları konusunda araştırmalar yapan Dr.Celile
Celil, Rusya Devlet Arşivi’nde, Kozan (Xozan) Beyi Süleyman Beyin İstanbul
Konsolosluğu aracılığı ile Rusya Dışişlerine gönderdiği dilekçeyi bulur.
Dilekçede kısaca Kozanoğullarının, Kürt oldukları ve yaşadıkları bölgede
bağımsız oldukları, Osmanlı egemenliğini kabul etmedikleri ve aksi takdirde
başkaldıracakları belirtilir. Ayrıca eski topraklarına yerleşebilmek için
Rusya’dan yardım istemektedirler.
Belgede, Süleyman Bey; “Kozan ve
çevresindeki bölgenin Kürdistan topraklarında ve bu bölgenin 1130 (1710) yılında
beri Kürt aşiretler liderliğinin, atalarımın egemenliği altında bulunduğu herkes
tarafından bilinmektedir.” der.
Kozanoğlu ailesinin, Kozan (Sis)
yöresindeki hâkimiyeti Selçuklular zamanından başlar. 1830-40’lı yıllara kadar
bağımsız yaşayan beyliğe sürekli seferler düzenlenir. Osmanlı zamanında Mehmet
Ali Paşanın oğlu Mısırlı İbrahim Paşa da, Anadolu’ya geldiği zaman Kozanoğulları
üzerine asker gönderir ve ordusu başarılı olamaz. İbrahim Paşadan sonra Osmanlı
Devleti Kıbrıslı Memed Paşa komutasında Kozana büyük bir ordu gönderir, lakin bu
ordu da Kozanoğulları’nın önünde duramaz ve yenilgiye uğrar.
1700’lerden
sonra beylik güç kazanamaya başlar. En güçlü dönemleri Yusuf Ağa’nın
zamanındadır. Sınırlarını Çukurova, İmamoğlu ilçesi, Anavarza Kalesi, Ceyhan
ırmağına kadar genişletirler. Kars (Kadirli) ve Kozan (Sis) sancaklarını ele
geçirirler. Kozanın büyük Beyi Yusuf ağa 1800’lü yılların başında Kozanı (Sis)
iki oğlu arasında paylaştırır. Batı Kozanı büyük oğlu Ahmed Paşa’ya, Doğu Kozanı
ise küçük oğluna verir. Osmaniye’nin güneyi, Kadirli’yi (Zulkadir) çeviren
dağlar, Ceyhan (Çemê Cihanê) ırmağının etrafı hep Doğu Kozan toprağıdır. Doğu
Kozan’da çoğunlukla Türkmen aşiretleri (Avşar ), Ermeni ve farklı Kürt
aşiretleri de az sayıda da olsa yaşardı. Batı Kozan ise Ala dağ (Eladağ) ile
Kozan Dağı (Çiyayê Sisê), Seyhan ırmağı arasındaki topraklardan oluşmaktaydı ve
yarısı Türkmen diğer yarısı da Lek Kürtleriydi.
Çoğunluğu Avşar oymağı olan,
Türkmenler savaşlarda hep Kozanoğullarının yanında yer aldı. Avşarlarla,
Kozanoğullarının dostluğunu Türkmen ozanların dilinde her seferinde görmekteyiz.
Örneğin 1783’te Osmanlının desteklemesiyle, Çapanoğulları beyliği
Kozanoğullarına saldırır. Kozanoğullarının zaferi sonrası Türkmen ozanları şu
dörtlüğü söyler;
Çapanoğlunun kurşunu çatır patır
Kozanoğlu'nunki
hiç saymaz hatır su
Dağın ardında üç bin Çapanlı yatır
Yusuf beyim emme
de atmış satır
Ağalıkla yönetilen Kozanoğulları ve sürekli göçe, iskâna
maruz kalan Avşarlar, Osmanlı için asayişi engelleyen bir tehdit unsurudur.
Bağımsız ve vergisiz yaşayan Kozanoğulları ve Avşarlar, Kırım Savaşı’nın hemen
ardından iskân ettirilmesine girişilir. O dönemde Osmanlı için Kozandağı,
Gavurdağı bölgelerinden Çukurova’ya ( Kilikya Ovası ) kadar olan geniş alan
anarşi ve tehdit içermektedir. Göçün izlerini Avşarların ünlü ozanı
Dadaloğlu’nun türkülerine yansır.
Kalktı göç eyledi Avşar elleri
Ağır ağır
giden eller bizimdir.
***
Belimizde kılıcımız Kirmani
Taşı deler
mızrağımın temreni
Hakkımızda devlet etmiş fermanı
Ferman padişahın,
dağlar bizimdir
1865 yılının baharında Osmanlı Sultanı tarafından
Muş-Eleşkirtli Sürmeli Mehmet Paşa’ya bir ferman (Fırka-ı İslahiye) gönderilir.
Fermanın amacı Kozanoğullarına sefer düzenlenerek, bölgedeki derebeyliklerinin
yönetim altına alınması, göçebe yaşama son verilip aşiretlerin kontrol altında
tutulması, askeri kaynak sağlanması, vergiye bağlanması ve vergilerinin düzenli
bir biçimde toplanmasını sağlamaktır. Bahsi geçen fermanda Sultan:
“Adana yöresinde Kozanoğlu ailesi devlete isyan etmekte. Eşkıyalık ve
çapulculuğa önderlik etmekte… Şimdiye kadar devlet bu sorunu barışçıl bir
şekilde çözmek istemiş, bunun için birçok defa Kozanoğluna nasihat edilmiştir.
Fakat o hiçbir zaman nasihatlerimize kulak asmamıştır. Ali-Osman devleti bu
çıbanı yok etmek için karar almıştır, böylece Muhammed’in şeriatını ve devletin
hükmünü burada daim kılacağız.
Bunun için “fırka-i Islahiye” adında askeri
bir birlik oluşturduk. Bu askeri birlik 15 yaya taburundan, 2 süvari alayından
oluşmaktadır. Bir nizam(nizam-i cedit) taburu da Girit’ten gelip birliğe
katılacaktır.
Bu birliğin komutanı da Rumeli kahramanı Derviş Paşa’dır.
Onun komutasında Kırım Savaşı kahramanı Kürt İsmail Paşa, Mirliva Hasan Paşa,
Halep komutanı Seyyid Paşa, Mirliva Hüsnü Paşa gibi becerikli subaylar ve yiğit
kahramanlar vardır. Bilindiği gibi sizin ailenizde bu güne kadar Ali-Osman
Devletine pek mühim hizmetlerde bulunmuştur. Devletin nazarında da senin çok
kıymetli bir yerin vardır. Bu görev için de hizmetiniz bizim için önemlidir.
Bunun için siz de yörenizdeki Kürtlerden en az 400 süvari toplayıp, kısa bir
sürede hazırlıklarınızı tamamlayıp hemen yola çıkasınız ve Adana dolaylarında
Derviş Paşa’ya ulaşasınız. Gürcü komutan Aslan Bey de Sarıkamış tarafından bir
grup Çerkez ve Gürcü süvarisiyle Kozana gidecektir. Yola çıkmadan önce Erzurum
valisini ve Paşasını haberdar ediniz. Sizin için ne gerekiyorsa yapsınlar.
Muvaffak olunuz
Gazanız mübarek olsun.”
Fermanın Sürmeli Mehmet
Paşa’ya ulaşmasından sonra, Paşa divanını toplar ve tek tek hepsinin fikrini
alır. Divanda çoğunluk “Gitme” der. Gitme diyenlerin arasında, dönemin efsanevi
Kürt dengbeji (destan anlatıcısı) Evdalê Zeynikê ve Paşa’nın ilk karısı Eysan
Hanım da vardır.
Eysan Hanım, Paşa’ya der ki; “Ali-Osman Devleti uzun
zamandır, bu aileyi sevmiyor. Bize düşmanlığı var. Kocaman Osmanlı devleti senin
birkaç süvarine muhtaç değildir. Seni tuzağa çekip öldürtmek istiyor Paşa,
gitme…”
Sürmeli Mehmet Paşa Divandakilere cevap verir; “Gitmemek olmaz,
gitmemenin anlamı Osmanlı Devletine karşı isyandır. Ben gideceğim, ama öyle
savaşçılar götüreceğim ki yiğitliğim bundan sonra her yerde duyulsun,
bilinsin…”
Sürmeli Mehmet Paşa çevresine haber göndererek, birkaç gün
içinde kendi kalesi olan Toprakkale’den (Topaxqele) 400 savaşçı toplar.
Savaşçıları, dayılarının yiğitliğine (Mêrxas), savaş gücüne ve at biniciliğine
göre seçer. Bu seçkin savaşçılarını mızraklarıyla birlikte kendi konağının önüne
toplayıp yola çıkar. Yola çıkmadan önce Paşa, Evdalê Zeynikê’ye dönerek “Evdal
haydi bize bir stran söyle de yolla çıkalım” der.
Evdal, strana başlar ve
devam eder:
“Heyla wayê, heyla wayê
Ezê li dihayê kela elajgirê
dikevim ha li beyara
Hela mêzekin li leşkerê qerenizamiyê u li refê
siyara
Çarsid xortê eşiretê berê xwe daye xeribiyê
Rebbê alemê ,mirê mira
sihuda wana bişxuline”
(Çıkıp Eleşkirt diyarına baktım
Bir bakin da kara
nizamiye askerlerine, süvari birliklerine
400 aşiret genci toplanmış gurbet
ellere gitmekte
Âlemin Rabbi onları ve Paşaların Paşasını korusun
)
Evdal’ın bu stranıyla birlikte Paşanın konağının önünde
bekleyen kadın ve çocuklar ağlamaya başlar. Bunun üzerine sürmeli Mehmet Paşa
Evdal’a dönüp: “Allah razı olsun, sefere gidiyoruz şenlik yapacağımıza hepimizi
ağlattın Evdal, biz yas mı tutuyoruz böyle acıklı söylüyorsun? Her zamanki gibi
söyle Evdal çoluk çocuğu sustur ki yola çıkalım…” der. Paşa’nı sözlerini duyan
Evdal şen şakrak şarkılar söylemeye başlar.
Evdal Begê bi sê denga kire
gazî,
Go Surmelî Memed Paşa bavo,
Wê hal û hewalê me çawa be ?
Li
kêleka me ya rastê eskerê Romê ye
Li pêşya me eskerê Hecî Ûsiv Paşayê
Sîpikî,
Sofî Paşayê Hesenî, Temoyê Cibirî ye,
Li xana Çerkeza, bi me ra
hûre-hûr e, gaze-gaz e,
Surmelî Memed Paşa digo Evla Beg, lawo, tu bajo
Ez
bavê te me, kilê çevê Eyşan Xanimê me
Ez xudanê şanzde agirê me, lawo tu
bajo!
Bavê te yê şev -xûnê li Ereb xe,
Li warê Husên Begê ra lêxe
Di
Sînega Êzdiya û Çemçê ra derbas be
Bi sibê ra konaxa bavê te Pîrkend
e…
Ağlamaların kesilmesiyle Sürmeli Mehmet Paşa ve süvarileri rengârenk
elbiseleri, süslü atları ve uzun Kürt mızraklarıyla Erzurum’a doğru hareket
ederler. Erzurum Paşası ve valisi tarafından karşılanıp, ahalinin de ilgisiyle
karşılaşan Paşa, burada üç gün kaldıktan sonra Dersim’e ilerler. Erzurum valisi,
Paşayı Dersim hakkında şu sözlerle uyarmıştır; “Dersim’den geçerken çok dikkat
edin Paşam çünkü oranın halkı çok asi ve yağmacı bir halktır, size
saldırabilirler.”
Dersim, süvarileri doğasıyla hem etkiler hem de
korkutur. Bu sıralarda Sürmeli’nin alayında bulunan Evdal da, Dersim’den
etkilendiği kadar, kadınlarından da etkilenir. Ve Dersim üzerine bir stran
söyler:
Dersimê xweş Dersimê
Dilêm loy lo dilêm loylo
Dilêm lo lo
Dersimê xweş Dersimê
Avên çeman u kanyan tên ser me da gime gim
Lu zime
zime
Ezê li Dersima jêrin rasti sê zerya hatime
Yeka tirke yeka kurmance
yeka eceme
Bextê we da me birano, wana bi avirê ava ez kustime
Dilêm lo
lo dilêm lo lo
Dilêm lo lo dilêm yar yar
Minê bala xwe berdayê ,yanga
jê di tirke
Cotek kondirê intabê di linga da, di ber mi ra difirike
Sol u
mesê wê teresê ters bavê di linga da, di çirk e çirk e
Des dav je dêmê reş
gulya, di ser milanda wer dike
Ezê dikim ramusaneki li xala gerdenê kerem
kim
Nizam çima bi mira xiyal u xem e, bi kin u rike…
Dilêm lo lo,
Dilêm
lo lo
Dilêm lo lo ,dilêm yar yar
Ezê bi sura sibêra çume cem yanga
eceme
Yeke bejin zirave navik qendile, bi xiyal u xeme
Minê bala xwe dayê,
di ser me da gure gur u leme leme
Mi di teres bavê ji weda tê qutya derd u
kula tev li ceme
Ezê dikim ramusaneki li xala gerdenê kerem kim
Nizam
çima bi mira xiyal u xem e, bi kin u rike…
Dilêm lo lo,
Dilêm lo
lo
Dilêm lo lo, dilêm yar yar
Zerya kurmanc yeke eni bi deq e, qolê
zêra li seri
Di desta da kopalê zivin, li ber konê erebi pez dida
bêri
Minê jê dipirsi, digo keçê kurmalê tu ezep i yan li mêri
Digo mala te
şewityo, mi digo qey tu mêr i tu camêri
Miskinê mêrê mi ne li mal e, işev tu
were
Ibiskênine zirza deri
Tu şeva xwe di nav taxima sing u berê
mi
Zeryê da bibuhêri
Min nizanbu tu ne mêr i, tuyê ji miskinê mêrê min
newêri
Dilêm lo lo,
Dilem lo lo
Dilêm lo lo ,dilêm yar yar
De
dilêm lo lo wey dil
Hay de dilo lo hey dil
Xudê xirab bike dili bê
dil
Fenani gaki bê weris u bê cil
Fenani kiraseki qoli bê mil
Fenani
xasbaxçeki bê gul
Fenani dara bê salul u bilbil
Bira dilê merya bi dil
be
Bira turê parsê li mil be
Bira tiji garis u gil gil be
Bira turê
parsê qul be
Bira parsa ne li vir be
Li nava welateki gawir be
Bira ser
raxa meriv guni be
Bira bin raxa meriv postê joji be
Ber serya meriv kevir
be
Xurê meriv keri nanê gil gil be
Her bira dilê meriv bi dil be
Hay de
dilo lo hey dil
Dilêm lo lo,
Dilem lo lo
Dilêm lo lo, dilêm yar
yar
Derviş Paşa askerlerini getirip Osmaniye’de konuşlandırır,
Sürmeli Mehmet Paşa ile Aslan Bey de Osmaniye’ye gelirler.
Derviş Paşa,
seçkin birlikleriyle, Aslan Bey de Gürcü ve Çerkezlerden oluşan 200 atlısıyla
Kozan Dağı’na saldırır. Sürmeli Mehmet Paşa ise süvarilerinin tüfeksiz olması
sebebiyle, Derviş Paşa tarafından saldıraya katılmasına izin vermez.
Bu
sırada Kozanoğullarının başında Yusuf Ağanın torunu Küçük Yusuf Ağa
bulunmaktadır. Osmanlılar karşısında direnirken Ozanı Dadaloğlu da ona
dörtlüklerle moral verir;
Aşağıdan iskân evi gelince sararıp da
Gül
benzimiz solunca malım mülküm
Seyfi gözlüm kalınca kaypak
Osmanlılar
size aman mı?
Kozan Dağı’nda, Kozanoğulları ve Avşar Türkmenleri, Derviş
Paşa’nın ordusunu mağlup ederler. Paşa’nın süvarileri kaçar. Aslan Bey’in Çerkez
süvarileri ise Türkmenlere arkadan saldırarak yenilgiye uğratır. Bunu gören
Derviş Paşanın askerleri de geri dönerek Kozanoğullarının üzerine tekrar
saldırırlar ve Kozanoğullarını yenerler. Kazanılan savaşın ardından Osmanlı,
Doğu Kozana sefer düzenler ve kısa sürede burası da düşer. Kozan Beyleri tek tek
gelip teslim olurlar. Derviş Paşa’nın askerleri bölgede daimi olarak
konuşlandırılır.
Kürt Kozanoğulları ve Avşar Türkmenleri (tam olarak 50
bin kişi ), Derviş Paşa ve Kazasker Ahmet Cevdet Paşa tarafından; Çukurova,
Halep, Diyarbakır, Bursa, Kayseri yörelerine sürgüne gönderilir.
Kozanoğullarının bu yenilgisi ve dağılması karşısında, sürgüne gönderilenler
arasında olan Dadaloğlu şunları söyler;
Derviş Paşa yaktı yıktı
illeri
Soldu bütün yurdumuzun gülleri
Karalar giydik de attık
alları
Altınımız geçmez akçe tunç oldu
Ağlayı ağlayı Dadal’ım söyler
Vefasız dünyayı şu insan neyler
Bin yiğidi bir kötüye kul eyler
Şimdi
sonra yaşaması güç olur
Sürmeli Mehmet Paşa dönüş hazırlığı yaptığı
sırada, Kozan’da kolera salgını başlar. Paşa’nın 400 seçme süvarisinden eve
sadece 30’u dönebilir. Paşa’nın yiğitlerinin ölüm haberleri evlerine ulaştıkça,
ağıtlar yükselir ve stranlarında Kozan ismine sıkça rastlanılır. Başta Evdal
olmak üzere birçok dengbêj Kozan seferini anlatan stranlar söylerler.
Wey
xozanê
Xozandaxê lê lê lê li ber topê ye
De kalmastê birano ji bextê min
ali ber topê ye
Heyla di binyê da zare zara pezkuvi
Weyla vê xozanê lê
lê lı me yanda
Heyla mın di sımbêl reşa palık bada
Eyşan Xanımê dıgo
Memed Paşa mı ji tera nego
Berê xwe nede xozanê
Serê sıbê hetani nivro
sêsıd xortê eş, ira ser pıştê hespa canê xwe da
Dılêm yar yar Dılêm yar
yar
Dılêm yar yar wey xozanê
Vê xopana xozanê bışewıte lı devê
dalê
Bayê samê anye qıra siyara, mina qıa sal”
Eyşan xanımê dıgo memed
paşa mı ji tera nego
Berê xwe nede xozanê
Çarsıd siyarê kut e berê xwe
daye xozanê, jê heftê hev vegeryaye malê
Dılêm yar yar Dılêm yar yar
Dılêm
yar yar wey xozanê
……..
Heyla şewıtya xozanê, teyê alik deşte yek
zozane
Heyla wêranê te lı me anye koka egit u xortane
Kozanoğulları ve
Avşarlar sürgün edildikleri yerlerde, Osmanlıya direnmeye devam etmektedirler.
Kozanoğlu Yusuf Bey’i Osmanlı yaralı yaralı idam eder. Dadaloğlu Yusuf Bey için
türkü yakar;
Nolaydi da Kozanoğlum nolaydi
Sen ölmeden bana ecel
geleydi
Bir çikimlik canımı da alaydı
Böyle rusvay olmasaydık
cihanda
Derviş Paşa gayri kına yakınsın
Böbürlensin dört bir yana
bakınsın
Emme bizden gece gündüz sakınsın
Öç alırız ilk fırsatı bulanda
1865 yılının Eylül ayının sonlarına doğru Kolera salgını biter. Sürmeli
Mehmet Paşa, çadırını Kozan Dağı’nın eteğinde bir pınarın başına kurmuştur.
Yanında birkaç adam ve eşi vardır. Derviş Paşa, Sürmeli Mehmet Paşayı İstanbul’a
götürmek istemektedir. Yol hazırlıkları başlamadan, yörenin köylüleri Sürmeli’yi
yöredeki devasal yılanlar konusunda uyarır.
Paşa yöre insanının
söylediklerine karşılık olarak: “Eğer çadırımı buradan kaldırırsam, Kürt Sürmeli
Mehmet Paşa yılandan korktu derler, ismimiz korkağa çıkar, olmaz, yılan benden
korksun” der.
Paşa, yılanları merak ettiği için bir gün pusuya yatar ve
dağdan su içmek için inen kocaman bir yılan yakalayıp öldürür. Başta Osmanlı
askerleri olmak üzere, herkes bu üstün cesaret ve kuvvet karşısında donup
kalır.
Köylüler, Paşa’ya dönüp: “ Gel inat etme Paşam, böyle dev yılanlar
her zaman çift olurlar bu yılanın bir arkadaşı da vardır. Gel çadırını buradan
kaldır. Yılanların öcünü bilirsin paşam.” derler. Paşa yine bu söylenenlere
kulak asmaz çadırını kaldırmaz. Tam üç gün sonra Paşa, köpeğinin havlamasıyla
uyanır. Bir yılan aniden çadırın içerisine girer ve Paşa’yı direğe yapıştırarak
sarar. Adamları yetişinceye kadar Paşa ölür. Derviş Paşa askerlerini alıp
İstanbul’a gider.
1865-1877 yılları arasında Kozan’da Osmanlı tarafından
gerçekleşen iskan hareketleri ve savaş binlerce kişiyi yurdundan etmiş,
ölümlerine sebep olmuştur. Kozanoğulları beyliği ve Avşarlar dağılmış,
kimliklerini saklamak zorunda kalmışlardır. Bu durumu türkülerinde adeta
protesto eden Dalaoğlu yakalanmış, Payas Kalesi’nde hapse atılmıştır. Avşarların
uğradığı göçün ilk serüvenini, “On bir kişi Horasan’dan çıkanda…” diye
başlayarak anlatır Dadaloğlu.
Taşlar Dadaloğlum bağrını
taşlar
Gözümüzde akan kanı ile yaşlar
Bize yol gözüktü kavim
kardaşlar
Kalmaz yanımızda öcü Avşarın
Kürtlerin Şerê Xozanê diye
adlandırdığı savaş, Kürt Kozanlarla, Kürt Sürmeli Mehmet Paşa’yı karşı karşıya
getirememiş, ama her ikisine de mezar olmuştur. Dadaloğlu ile karşılaşıp
karşılaşmadığı bilinmeyen Evdal ise yurduna döner. Serhad bölgesinin en iyi
dengbejleri arasında adı anılır. Yaşlanınca gözleri kör olur. Bir kış boyunca
yaralı bir turnaya stranlar eşliğinde bakar. Turnanın kanadıyla birlikte
Evdal’ın gözleri de iyileşir.
Bütün bu yaşananlardan geriye sadece
Dadaloğlu’nun türküleri ve Evdalê Zeynikê’nin stranları
kalır.r
Kaynaklar:
Dr.Celile celil /Kozanoğlu Kürtleri
tarihi
Abdurahman Münir Kozanoğlu/ Kozanoğullari
Ahmet Özdemir /Avşarlar
ve Dadaloğlu
Ahmet Aras / Evdale zeynike Kürtçeden Çeviri: Sedat
Ulugana
1989 Abdullah münir Kozanoğlu : Kozanoğuları
Mehmet Bayrak / İç
Toroslar’da Alevi-Kürt Aşiretleri
Öner Yağcı/ Dadaloğlu-Yaşamı ve Şiirleri
Gülay Mermer/ Sedat Ulugana
Kozanoğulları, Adana-Kozan (Sis) dağlık bölgesinde yaşamış bir Kürt
beyliğidir. Kozan isminin, yaşadıkları dağlık ve vadilik bölgeyi tanımlamak için
kullanılan, Kürtçe Kuz, Xuz kelimesinden geldiği öne sürülür.
Kürtçe
çoğul eki ‘’-an’’ kelimeye eklenerek Kuzan (Xuzan) olmuş, zamanla Kozan diye
anılmaya başlamıştır.
Alman araştırmacı Wolfram Eberhard,
Kozanoğullarının köken olarak Kürt oldukları ve Yavuz Sultan Selim döneminde
buraya sürgün edildikleri belirtir. Adana’ya Antep civarlarından geldikleri
tahmin edilir.
Kozanoğulları konusunda araştırmalar yapan Dr.Celile
Celil, Rusya Devlet Arşivi’nde, Kozan (Xozan) Beyi Süleyman Beyin İstanbul
Konsolosluğu aracılığı ile Rusya Dışişlerine gönderdiği dilekçeyi bulur.
Dilekçede kısaca Kozanoğullarının, Kürt oldukları ve yaşadıkları bölgede
bağımsız oldukları, Osmanlı egemenliğini kabul etmedikleri ve aksi takdirde
başkaldıracakları belirtilir. Ayrıca eski topraklarına yerleşebilmek için
Rusya’dan yardım istemektedirler.
Belgede, Süleyman Bey; “Kozan ve
çevresindeki bölgenin Kürdistan topraklarında ve bu bölgenin 1130 (1710) yılında
beri Kürt aşiretler liderliğinin, atalarımın egemenliği altında bulunduğu herkes
tarafından bilinmektedir.” der.
Kozanoğlu ailesinin, Kozan (Sis)
yöresindeki hâkimiyeti Selçuklular zamanından başlar. 1830-40’lı yıllara kadar
bağımsız yaşayan beyliğe sürekli seferler düzenlenir. Osmanlı zamanında Mehmet
Ali Paşanın oğlu Mısırlı İbrahim Paşa da, Anadolu’ya geldiği zaman Kozanoğulları
üzerine asker gönderir ve ordusu başarılı olamaz. İbrahim Paşadan sonra Osmanlı
Devleti Kıbrıslı Memed Paşa komutasında Kozana büyük bir ordu gönderir, lakin bu
ordu da Kozanoğulları’nın önünde duramaz ve yenilgiye uğrar.
1700’lerden
sonra beylik güç kazanamaya başlar. En güçlü dönemleri Yusuf Ağa’nın
zamanındadır. Sınırlarını Çukurova, İmamoğlu ilçesi, Anavarza Kalesi, Ceyhan
ırmağına kadar genişletirler. Kars (Kadirli) ve Kozan (Sis) sancaklarını ele
geçirirler. Kozanın büyük Beyi Yusuf ağa 1800’lü yılların başında Kozanı (Sis)
iki oğlu arasında paylaştırır. Batı Kozanı büyük oğlu Ahmed Paşa’ya, Doğu Kozanı
ise küçük oğluna verir. Osmaniye’nin güneyi, Kadirli’yi (Zulkadir) çeviren
dağlar, Ceyhan (Çemê Cihanê) ırmağının etrafı hep Doğu Kozan toprağıdır. Doğu
Kozan’da çoğunlukla Türkmen aşiretleri (Avşar ), Ermeni ve farklı Kürt
aşiretleri de az sayıda da olsa yaşardı. Batı Kozan ise Ala dağ (Eladağ) ile
Kozan Dağı (Çiyayê Sisê), Seyhan ırmağı arasındaki topraklardan oluşmaktaydı ve
yarısı Türkmen diğer yarısı da Lek Kürtleriydi.
Çoğunluğu Avşar oymağı olan,
Türkmenler savaşlarda hep Kozanoğullarının yanında yer aldı. Avşarlarla,
Kozanoğullarının dostluğunu Türkmen ozanların dilinde her seferinde görmekteyiz.
Örneğin 1783’te Osmanlının desteklemesiyle, Çapanoğulları beyliği
Kozanoğullarına saldırır. Kozanoğullarının zaferi sonrası Türkmen ozanları şu
dörtlüğü söyler;
Çapanoğlunun kurşunu çatır patır
Kozanoğlu'nunki
hiç saymaz hatır su
Dağın ardında üç bin Çapanlı yatır
Yusuf beyim emme
de atmış satır
Ağalıkla yönetilen Kozanoğulları ve sürekli göçe, iskâna
maruz kalan Avşarlar, Osmanlı için asayişi engelleyen bir tehdit unsurudur.
Bağımsız ve vergisiz yaşayan Kozanoğulları ve Avşarlar, Kırım Savaşı’nın hemen
ardından iskân ettirilmesine girişilir. O dönemde Osmanlı için Kozandağı,
Gavurdağı bölgelerinden Çukurova’ya ( Kilikya Ovası ) kadar olan geniş alan
anarşi ve tehdit içermektedir. Göçün izlerini Avşarların ünlü ozanı
Dadaloğlu’nun türkülerine yansır.
Kalktı göç eyledi Avşar elleri
Ağır ağır
giden eller bizimdir.
***
Belimizde kılıcımız Kirmani
Taşı deler
mızrağımın temreni
Hakkımızda devlet etmiş fermanı
Ferman padişahın,
dağlar bizimdir
1865 yılının baharında Osmanlı Sultanı tarafından
Muş-Eleşkirtli Sürmeli Mehmet Paşa’ya bir ferman (Fırka-ı İslahiye) gönderilir.
Fermanın amacı Kozanoğullarına sefer düzenlenerek, bölgedeki derebeyliklerinin
yönetim altına alınması, göçebe yaşama son verilip aşiretlerin kontrol altında
tutulması, askeri kaynak sağlanması, vergiye bağlanması ve vergilerinin düzenli
bir biçimde toplanmasını sağlamaktır. Bahsi geçen fermanda Sultan:
“Adana yöresinde Kozanoğlu ailesi devlete isyan etmekte. Eşkıyalık ve
çapulculuğa önderlik etmekte… Şimdiye kadar devlet bu sorunu barışçıl bir
şekilde çözmek istemiş, bunun için birçok defa Kozanoğluna nasihat edilmiştir.
Fakat o hiçbir zaman nasihatlerimize kulak asmamıştır. Ali-Osman devleti bu
çıbanı yok etmek için karar almıştır, böylece Muhammed’in şeriatını ve devletin
hükmünü burada daim kılacağız.
Bunun için “fırka-i Islahiye” adında askeri
bir birlik oluşturduk. Bu askeri birlik 15 yaya taburundan, 2 süvari alayından
oluşmaktadır. Bir nizam(nizam-i cedit) taburu da Girit’ten gelip birliğe
katılacaktır.
Bu birliğin komutanı da Rumeli kahramanı Derviş Paşa’dır.
Onun komutasında Kırım Savaşı kahramanı Kürt İsmail Paşa, Mirliva Hasan Paşa,
Halep komutanı Seyyid Paşa, Mirliva Hüsnü Paşa gibi becerikli subaylar ve yiğit
kahramanlar vardır. Bilindiği gibi sizin ailenizde bu güne kadar Ali-Osman
Devletine pek mühim hizmetlerde bulunmuştur. Devletin nazarında da senin çok
kıymetli bir yerin vardır. Bu görev için de hizmetiniz bizim için önemlidir.
Bunun için siz de yörenizdeki Kürtlerden en az 400 süvari toplayıp, kısa bir
sürede hazırlıklarınızı tamamlayıp hemen yola çıkasınız ve Adana dolaylarında
Derviş Paşa’ya ulaşasınız. Gürcü komutan Aslan Bey de Sarıkamış tarafından bir
grup Çerkez ve Gürcü süvarisiyle Kozana gidecektir. Yola çıkmadan önce Erzurum
valisini ve Paşasını haberdar ediniz. Sizin için ne gerekiyorsa yapsınlar.
Muvaffak olunuz
Gazanız mübarek olsun.”
Fermanın Sürmeli Mehmet
Paşa’ya ulaşmasından sonra, Paşa divanını toplar ve tek tek hepsinin fikrini
alır. Divanda çoğunluk “Gitme” der. Gitme diyenlerin arasında, dönemin efsanevi
Kürt dengbeji (destan anlatıcısı) Evdalê Zeynikê ve Paşa’nın ilk karısı Eysan
Hanım da vardır.
Eysan Hanım, Paşa’ya der ki; “Ali-Osman Devleti uzun
zamandır, bu aileyi sevmiyor. Bize düşmanlığı var. Kocaman Osmanlı devleti senin
birkaç süvarine muhtaç değildir. Seni tuzağa çekip öldürtmek istiyor Paşa,
gitme…”
Sürmeli Mehmet Paşa Divandakilere cevap verir; “Gitmemek olmaz,
gitmemenin anlamı Osmanlı Devletine karşı isyandır. Ben gideceğim, ama öyle
savaşçılar götüreceğim ki yiğitliğim bundan sonra her yerde duyulsun,
bilinsin…”
Sürmeli Mehmet Paşa çevresine haber göndererek, birkaç gün
içinde kendi kalesi olan Toprakkale’den (Topaxqele) 400 savaşçı toplar.
Savaşçıları, dayılarının yiğitliğine (Mêrxas), savaş gücüne ve at biniciliğine
göre seçer. Bu seçkin savaşçılarını mızraklarıyla birlikte kendi konağının önüne
toplayıp yola çıkar. Yola çıkmadan önce Paşa, Evdalê Zeynikê’ye dönerek “Evdal
haydi bize bir stran söyle de yolla çıkalım” der.
Evdal, strana başlar ve
devam eder:
“Heyla wayê, heyla wayê
Ezê li dihayê kela elajgirê
dikevim ha li beyara
Hela mêzekin li leşkerê qerenizamiyê u li refê
siyara
Çarsid xortê eşiretê berê xwe daye xeribiyê
Rebbê alemê ,mirê mira
sihuda wana bişxuline”
(Çıkıp Eleşkirt diyarına baktım
Bir bakin da kara
nizamiye askerlerine, süvari birliklerine
400 aşiret genci toplanmış gurbet
ellere gitmekte
Âlemin Rabbi onları ve Paşaların Paşasını korusun
)
Evdal’ın bu stranıyla birlikte Paşanın konağının önünde
bekleyen kadın ve çocuklar ağlamaya başlar. Bunun üzerine sürmeli Mehmet Paşa
Evdal’a dönüp: “Allah razı olsun, sefere gidiyoruz şenlik yapacağımıza hepimizi
ağlattın Evdal, biz yas mı tutuyoruz böyle acıklı söylüyorsun? Her zamanki gibi
söyle Evdal çoluk çocuğu sustur ki yola çıkalım…” der. Paşa’nı sözlerini duyan
Evdal şen şakrak şarkılar söylemeye başlar.
Evdal Begê bi sê denga kire
gazî,
Go Surmelî Memed Paşa bavo,
Wê hal û hewalê me çawa be ?
Li
kêleka me ya rastê eskerê Romê ye
Li pêşya me eskerê Hecî Ûsiv Paşayê
Sîpikî,
Sofî Paşayê Hesenî, Temoyê Cibirî ye,
Li xana Çerkeza, bi me ra
hûre-hûr e, gaze-gaz e,
Surmelî Memed Paşa digo Evla Beg, lawo, tu bajo
Ez
bavê te me, kilê çevê Eyşan Xanimê me
Ez xudanê şanzde agirê me, lawo tu
bajo!
Bavê te yê şev -xûnê li Ereb xe,
Li warê Husên Begê ra lêxe
Di
Sînega Êzdiya û Çemçê ra derbas be
Bi sibê ra konaxa bavê te Pîrkend
e…
Ağlamaların kesilmesiyle Sürmeli Mehmet Paşa ve süvarileri rengârenk
elbiseleri, süslü atları ve uzun Kürt mızraklarıyla Erzurum’a doğru hareket
ederler. Erzurum Paşası ve valisi tarafından karşılanıp, ahalinin de ilgisiyle
karşılaşan Paşa, burada üç gün kaldıktan sonra Dersim’e ilerler. Erzurum valisi,
Paşayı Dersim hakkında şu sözlerle uyarmıştır; “Dersim’den geçerken çok dikkat
edin Paşam çünkü oranın halkı çok asi ve yağmacı bir halktır, size
saldırabilirler.”
Dersim, süvarileri doğasıyla hem etkiler hem de
korkutur. Bu sıralarda Sürmeli’nin alayında bulunan Evdal da, Dersim’den
etkilendiği kadar, kadınlarından da etkilenir. Ve Dersim üzerine bir stran
söyler:
Dersimê xweş Dersimê
Dilêm loy lo dilêm loylo
Dilêm lo lo
Dersimê xweş Dersimê
Avên çeman u kanyan tên ser me da gime gim
Lu zime
zime
Ezê li Dersima jêrin rasti sê zerya hatime
Yeka tirke yeka kurmance
yeka eceme
Bextê we da me birano, wana bi avirê ava ez kustime
Dilêm lo
lo dilêm lo lo
Dilêm lo lo dilêm yar yar
Minê bala xwe berdayê ,yanga
jê di tirke
Cotek kondirê intabê di linga da, di ber mi ra difirike
Sol u
mesê wê teresê ters bavê di linga da, di çirk e çirk e
Des dav je dêmê reş
gulya, di ser milanda wer dike
Ezê dikim ramusaneki li xala gerdenê kerem
kim
Nizam çima bi mira xiyal u xem e, bi kin u rike…
Dilêm lo lo,
Dilêm
lo lo
Dilêm lo lo ,dilêm yar yar
Ezê bi sura sibêra çume cem yanga
eceme
Yeke bejin zirave navik qendile, bi xiyal u xeme
Minê bala xwe dayê,
di ser me da gure gur u leme leme
Mi di teres bavê ji weda tê qutya derd u
kula tev li ceme
Ezê dikim ramusaneki li xala gerdenê kerem kim
Nizam
çima bi mira xiyal u xem e, bi kin u rike…
Dilêm lo lo,
Dilêm lo
lo
Dilêm lo lo, dilêm yar yar
Zerya kurmanc yeke eni bi deq e, qolê
zêra li seri
Di desta da kopalê zivin, li ber konê erebi pez dida
bêri
Minê jê dipirsi, digo keçê kurmalê tu ezep i yan li mêri
Digo mala te
şewityo, mi digo qey tu mêr i tu camêri
Miskinê mêrê mi ne li mal e, işev tu
were
Ibiskênine zirza deri
Tu şeva xwe di nav taxima sing u berê
mi
Zeryê da bibuhêri
Min nizanbu tu ne mêr i, tuyê ji miskinê mêrê min
newêri
Dilêm lo lo,
Dilem lo lo
Dilêm lo lo ,dilêm yar yar
De
dilêm lo lo wey dil
Hay de dilo lo hey dil
Xudê xirab bike dili bê
dil
Fenani gaki bê weris u bê cil
Fenani kiraseki qoli bê mil
Fenani
xasbaxçeki bê gul
Fenani dara bê salul u bilbil
Bira dilê merya bi dil
be
Bira turê parsê li mil be
Bira tiji garis u gil gil be
Bira turê
parsê qul be
Bira parsa ne li vir be
Li nava welateki gawir be
Bira ser
raxa meriv guni be
Bira bin raxa meriv postê joji be
Ber serya meriv kevir
be
Xurê meriv keri nanê gil gil be
Her bira dilê meriv bi dil be
Hay de
dilo lo hey dil
Dilêm lo lo,
Dilem lo lo
Dilêm lo lo, dilêm yar
yar
Derviş Paşa askerlerini getirip Osmaniye’de konuşlandırır,
Sürmeli Mehmet Paşa ile Aslan Bey de Osmaniye’ye gelirler.
Derviş Paşa,
seçkin birlikleriyle, Aslan Bey de Gürcü ve Çerkezlerden oluşan 200 atlısıyla
Kozan Dağı’na saldırır. Sürmeli Mehmet Paşa ise süvarilerinin tüfeksiz olması
sebebiyle, Derviş Paşa tarafından saldıraya katılmasına izin vermez.
Bu
sırada Kozanoğullarının başında Yusuf Ağanın torunu Küçük Yusuf Ağa
bulunmaktadır. Osmanlılar karşısında direnirken Ozanı Dadaloğlu da ona
dörtlüklerle moral verir;
Aşağıdan iskân evi gelince sararıp da
Gül
benzimiz solunca malım mülküm
Seyfi gözlüm kalınca kaypak
Osmanlılar
size aman mı?
Kozan Dağı’nda, Kozanoğulları ve Avşar Türkmenleri, Derviş
Paşa’nın ordusunu mağlup ederler. Paşa’nın süvarileri kaçar. Aslan Bey’in Çerkez
süvarileri ise Türkmenlere arkadan saldırarak yenilgiye uğratır. Bunu gören
Derviş Paşanın askerleri de geri dönerek Kozanoğullarının üzerine tekrar
saldırırlar ve Kozanoğullarını yenerler. Kazanılan savaşın ardından Osmanlı,
Doğu Kozana sefer düzenler ve kısa sürede burası da düşer. Kozan Beyleri tek tek
gelip teslim olurlar. Derviş Paşa’nın askerleri bölgede daimi olarak
konuşlandırılır.
Kürt Kozanoğulları ve Avşar Türkmenleri (tam olarak 50
bin kişi ), Derviş Paşa ve Kazasker Ahmet Cevdet Paşa tarafından; Çukurova,
Halep, Diyarbakır, Bursa, Kayseri yörelerine sürgüne gönderilir.
Kozanoğullarının bu yenilgisi ve dağılması karşısında, sürgüne gönderilenler
arasında olan Dadaloğlu şunları söyler;
Derviş Paşa yaktı yıktı
illeri
Soldu bütün yurdumuzun gülleri
Karalar giydik de attık
alları
Altınımız geçmez akçe tunç oldu
Ağlayı ağlayı Dadal’ım söyler
Vefasız dünyayı şu insan neyler
Bin yiğidi bir kötüye kul eyler
Şimdi
sonra yaşaması güç olur
Sürmeli Mehmet Paşa dönüş hazırlığı yaptığı
sırada, Kozan’da kolera salgını başlar. Paşa’nın 400 seçme süvarisinden eve
sadece 30’u dönebilir. Paşa’nın yiğitlerinin ölüm haberleri evlerine ulaştıkça,
ağıtlar yükselir ve stranlarında Kozan ismine sıkça rastlanılır. Başta Evdal
olmak üzere birçok dengbêj Kozan seferini anlatan stranlar söylerler.
Wey
xozanê
Xozandaxê lê lê lê li ber topê ye
De kalmastê birano ji bextê min
ali ber topê ye
Heyla di binyê da zare zara pezkuvi
Weyla vê xozanê lê
lê lı me yanda
Heyla mın di sımbêl reşa palık bada
Eyşan Xanımê dıgo
Memed Paşa mı ji tera nego
Berê xwe nede xozanê
Serê sıbê hetani nivro
sêsıd xortê eş, ira ser pıştê hespa canê xwe da
Dılêm yar yar Dılêm yar
yar
Dılêm yar yar wey xozanê
Vê xopana xozanê bışewıte lı devê
dalê
Bayê samê anye qıra siyara, mina qıa sal”
Eyşan xanımê dıgo memed
paşa mı ji tera nego
Berê xwe nede xozanê
Çarsıd siyarê kut e berê xwe
daye xozanê, jê heftê hev vegeryaye malê
Dılêm yar yar Dılêm yar yar
Dılêm
yar yar wey xozanê
……..
Heyla şewıtya xozanê, teyê alik deşte yek
zozane
Heyla wêranê te lı me anye koka egit u xortane
Kozanoğulları ve
Avşarlar sürgün edildikleri yerlerde, Osmanlıya direnmeye devam etmektedirler.
Kozanoğlu Yusuf Bey’i Osmanlı yaralı yaralı idam eder. Dadaloğlu Yusuf Bey için
türkü yakar;
Nolaydi da Kozanoğlum nolaydi
Sen ölmeden bana ecel
geleydi
Bir çikimlik canımı da alaydı
Böyle rusvay olmasaydık
cihanda
Derviş Paşa gayri kına yakınsın
Böbürlensin dört bir yana
bakınsın
Emme bizden gece gündüz sakınsın
Öç alırız ilk fırsatı bulanda
1865 yılının Eylül ayının sonlarına doğru Kolera salgını biter. Sürmeli
Mehmet Paşa, çadırını Kozan Dağı’nın eteğinde bir pınarın başına kurmuştur.
Yanında birkaç adam ve eşi vardır. Derviş Paşa, Sürmeli Mehmet Paşayı İstanbul’a
götürmek istemektedir. Yol hazırlıkları başlamadan, yörenin köylüleri Sürmeli’yi
yöredeki devasal yılanlar konusunda uyarır.
Paşa yöre insanının
söylediklerine karşılık olarak: “Eğer çadırımı buradan kaldırırsam, Kürt Sürmeli
Mehmet Paşa yılandan korktu derler, ismimiz korkağa çıkar, olmaz, yılan benden
korksun” der.
Paşa, yılanları merak ettiği için bir gün pusuya yatar ve
dağdan su içmek için inen kocaman bir yılan yakalayıp öldürür. Başta Osmanlı
askerleri olmak üzere, herkes bu üstün cesaret ve kuvvet karşısında donup
kalır.
Köylüler, Paşa’ya dönüp: “ Gel inat etme Paşam, böyle dev yılanlar
her zaman çift olurlar bu yılanın bir arkadaşı da vardır. Gel çadırını buradan
kaldır. Yılanların öcünü bilirsin paşam.” derler. Paşa yine bu söylenenlere
kulak asmaz çadırını kaldırmaz. Tam üç gün sonra Paşa, köpeğinin havlamasıyla
uyanır. Bir yılan aniden çadırın içerisine girer ve Paşa’yı direğe yapıştırarak
sarar. Adamları yetişinceye kadar Paşa ölür. Derviş Paşa askerlerini alıp
İstanbul’a gider.
1865-1877 yılları arasında Kozan’da Osmanlı tarafından
gerçekleşen iskan hareketleri ve savaş binlerce kişiyi yurdundan etmiş,
ölümlerine sebep olmuştur. Kozanoğulları beyliği ve Avşarlar dağılmış,
kimliklerini saklamak zorunda kalmışlardır. Bu durumu türkülerinde adeta
protesto eden Dalaoğlu yakalanmış, Payas Kalesi’nde hapse atılmıştır. Avşarların
uğradığı göçün ilk serüvenini, “On bir kişi Horasan’dan çıkanda…” diye
başlayarak anlatır Dadaloğlu.
Taşlar Dadaloğlum bağrını
taşlar
Gözümüzde akan kanı ile yaşlar
Bize yol gözüktü kavim
kardaşlar
Kalmaz yanımızda öcü Avşarın
Kürtlerin Şerê Xozanê diye
adlandırdığı savaş, Kürt Kozanlarla, Kürt Sürmeli Mehmet Paşa’yı karşı karşıya
getirememiş, ama her ikisine de mezar olmuştur. Dadaloğlu ile karşılaşıp
karşılaşmadığı bilinmeyen Evdal ise yurduna döner. Serhad bölgesinin en iyi
dengbejleri arasında adı anılır. Yaşlanınca gözleri kör olur. Bir kış boyunca
yaralı bir turnaya stranlar eşliğinde bakar. Turnanın kanadıyla birlikte
Evdal’ın gözleri de iyileşir.
Bütün bu yaşananlardan geriye sadece
Dadaloğlu’nun türküleri ve Evdalê Zeynikê’nin stranları
kalır.r
Kaynaklar:
Dr.Celile celil /Kozanoğlu Kürtleri
tarihi
Abdurahman Münir Kozanoğlu/ Kozanoğullari
Ahmet Özdemir /Avşarlar
ve Dadaloğlu
Ahmet Aras / Evdale zeynike Kürtçeden Çeviri: Sedat
Ulugana
1989 Abdullah münir Kozanoğlu : Kozanoğuları
Mehmet Bayrak / İç
Toroslar’da Alevi-Kürt Aşiretleri
Öner Yağcı/ Dadaloğlu-Yaşamı ve Şiirleri
Gülay Mermer/ Sedat Ulugana