Jiyanmedya

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Jiyanmedya

En Yeni Paylaşım Platformu


    Karanlık gecelerin becerikli yaratıkları YARASALAR

    avatar
    admin


    Mesaj Sayısı : 622
    Kayıt tarihi : 12/03/13

    Karanlık gecelerin becerikli yaratıkları YARASALAR  Empty Karanlık gecelerin becerikli yaratıkları YARASALAR

    Mesaj tarafından admin Ptsi Nis. 01, 2013 8:52 am

    Karanlık gecelerin becerikli yaratıkları YARASALAR




    [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]This image has been resized. Click this bar to
    view the full image. The original image is sized 629x435 and weights
    46KB.
    [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
    Yarasa denince,
    insanların çoğunun aklına kan ve ölümle dolu kabuslar geliyor. Bizler, ondan
    sözedilince tiksiniyor ve olumsuz düşünceler geliştiriyoruz... Oysa
    bilimadamları, yarasaları "dünya üzerindeki en kabiliyetli ve başarılı
    hayvanlar" olarak görüyorlar...
    [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]

    Kana susamış kör
    canavarlar...
    Vampir yarasalar, insanları en çok korkutan hayvanların başında
    geliyor... İnanış biçiminde olmasa da, onların fiziksel olarak zararlı
    yaratıklar olduğunu düşünen en önemli kesim ise köylüler... Bu tip yarasaların
    çiftlik hayvanlarına dadanmasından çok şikayetçiler...
    [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]Click this bar to view the full
    image.
    [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
    Yarasaların doğasını
    araştırmak için ilk bilimsel girişim
    18. yüzyılın en büyük bilimadamlarından
    Lazzaro Spallanzani tarafından yapıldı. Spallanzani, fiziğe, kimyaya, jeolojiye
    ve volkanolojiye önemli katkılarda bulunmuş bir bilimadamıydı. Biyoloji alanında
    ise uzuvlar, kan dolaşımı, sindirim, üreme ve solunumla ilgili bilgilere çok
    daha yenilerini ekledi...
    [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
    Gözlerini
    kullanmadan uçtukları farkedildi
    64 yaşındaki Spallanzani, 1793'te döneminin
    en büyük bilimadamıyken yarasaların uçarken gözleri kapalı ya da gözleri
    çıkarılmış olsa bile önlerine çıkan nesnelere çarpmadıklarını buldu. Bir dizi
    deneyden sonra, gözün yerini bilinen diğer duyulardan hiçbirinin almadığı ortaya
    çıktı. Yarasalar gözün yerine bizim bilmediğimiz başka bir organı ya da bir
    duyuyu kullanıyordu. Bu buluşlar yayınlandı.
    [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
    Şunun
    kulaklarını çıkaralım bakalım ne olacak?
    Sonra, 1793-94 kışında, Louis Jurine
    adlı Cenevreli bir cerrah, yarasaların kulakları çıkarıldığında, kör olsa da
    olmasa da hayvanın tamamen savunmasız hale geldiğini söyledi...
    İlk başta,
    Spallanzani, Jurine'in çalışmasına şüpheyle yaklaştı. Ancak daha sonra onun
    sonuçlarını kendisi de doğruladı. Jurine haklıydı; yarasalar kulaklarıyla
    görüyordu. Buluşlarını hiçbir zaman yayınlamadı. Ama ölene kadar geçen 5 yıllık
    sürede ardı ardına deneyler yaptı. Tüm bu deneyler ana gerçeği daha da doğruladı
    ve geliştirdi.
    [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]Click this bar to view the full
    image.
    [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
    Kulaklarıyla
    mı görüyormuş? Buna kim inanır?
    Spallanzani'nin bulgularını neden
    yayınlamadığı bilinmiyor. Ancak, onun gibi politik bir bilimadamının ilk başta
    ortaya attığı "yeni bir organ ya da duyu" ile, sonradan ortaya çıkan "kulak"
    arasındaki farkı anladığına emin olabiliriz... İlki ancak bir "gizem", ikincisi
    ise bir "anormallik"ti. Gizemler en fazla daha fazla gizem yaratırken,
    anormallikler ise alay konusu olma riski yaratıyordu. Bilimadamı, profesyonel
    güvenilirliğini böylesine havada bir konuyu ilerletmek için tehlikeye atmak
    yerine, daha sağlam işler yapmayı tercih etmiş olabilirdi.

    Araştırmalar
    alay konusu oluyor…"Peki, o zaman yarasalar gözleriyle mi
    duyuyorlar?"
    Gerçekten de, ölümünden sonra Spallanzani'nin yaptığı deneylerin
    raporları bulundu ve alay konusu oldu. Hatta bir meslektaşı, "Peki, o zaman
    yarasalar gözleriyle mi duyuyorlar?" diye dalga bile geçti... Sonraki 140 yıl
    boyunca, profesyonel zooloji, karanlıkta uçan yarasaların çevrelerini gelişmiş
    dokunma duyusuyla algıladıklarına inandı...

    Arizona'nın Chiricahua
    Dağları'nda yaşayan "Plecotus townsendii", "gölgesinden daha hızlı su içen
    hayvan" olarak tanınıyor. Bu yarasa türü, kısa ama geniş kanatları sayesinde
    dakikalarca suyun üzerinde gezinip avını kovalayabiliyor...
    [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]This image has been resized. Click this bar to
    view the full image. The original image is sized 771x540 and weights
    56KB.
    [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
    İki üniversite öğrencisi
    çalışmaları yeniden başlatıyor
    Spallanzani, bulgularını yayınlama konusunda
    farklı bir tavır da sergileyebilirdi. Ancak, buluşunu kariyerinin en üst
    noktasında yapmış olması onun için büyük bir şanssızlıktı. Genç biri olsaydı,
    kaybedecek çok az şeyi olabilirdi. İşte bu nedenle, modern yarasa
    araştırmalarının iki üniversite öğrencisi tarafından başlatılmasına şaşmamak
    gerekiyor.

    Yarasaların çıkardıkları yüksek frekanslı seslerin ekosundan
    faydalanarak yön bulduğu kanıtlanıyor
    1938 yılında Donald Griffin adındaki
    yarasa meraklısı bir Harvard öğrencisi, bir fizik profesörününün, böceklerin
    yüksek frekanslı seslerini farkeden bir alıcı geliştirdiğini duydu. Bunun
    üzerine. 1920'li yıllarda "yarasaların yönlerini bulmak için yüksek frekanslı
    seslerin ekolarından yararlandıklarını" söyleyen bir İngiliz akustik uzmanının
    sözlerini hatırladı. Griffin bu alıcıyı ödünç aldı ve kafesteki yarasalar
    üzerinde deneyler yapmaya başladı. Sonraki iki yıl süresince, Robert Galambos
    adlı bir başka Harvard öğrencisiyle çalışmalarını sürdürdü. Bu ikili,
    yarasaların yüksek frekanslı sesler çıkardıklarını ve bu seslerin ekolarından
    gelen bilgilere dayanarak yönlerini bulduklarını kanıtladı. Karanlıktaki
    yollarını akustik bir projektör ışığıyla aydınlatan bu hayvanlar, doğal "sonar"
    cihazları sayesinde görmeseler bile hiçbir şeye çarpmıyorlardı...

    [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]This image has been resized. Click this bar to
    view the full image. The original image is sized 622x384 and weights
    69KB.
    [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
    Tipik tepkiler, "Neden
    böyle bir şey için daha fazla zaman harcamak istiyorsunuz?"
    şeklindeydi...
    Deneyler son derece inandırıcıydı ve sonuçların kabul edilmesi
    uzun sürmedi... Griffin ve Galambos, artık farklı olduğu kadar rahatsız edici
    entellektüel ve duygusal bir atmosferin içine girmişlerdi. Buldukları temel
    gerçek kabul edilmişti ama çalışmalara devam etmeleri için hiçbir şey yapılmadı.
    Tipik tepkiler, "Neden böyle bir şey için daha fazla zaman harcamak
    istiyorsunuz?" şeklindeydi... Bu tip davranışlar o kadar fazlalaşmıştı ki, iki
    bilimadamı motivasyonlarını yitirmeye başladı...

    Öğretmenleri, iki
    başarılı öğrencinin kariyerlerini mahvetmelerini önlemeye çalışıyordu
    Griffin
    ve Galambos'un öğretmenleri sadece koruyucu görevi yapıyor ve bu iki başarılı
    öğrencinin kariyerlerini mahvetmelerini önlemeye çalışıyordu. Bilim sosyal bir
    işti... Bir bilimadamının başarılı olması. diğer bilimadamlarının onun işinden
    ne kadar yararlanabildiğiyle ölçülüyordu. Griffin ve Galambos'un yarasaların bu
    kabiliyetleriyle ilgili buluşu ise çok farklı çok garipti... Diğerlerinin
    çalışmalarıyla ile uzaktan yakından ilgisi yoktu... Onların çalışmalarına kim
    hakemlik yapacaktı? Onları kim yayınlayacaktı?

    Bir üniversite
    öğrencisinin, olağandışı bir gerçeği bulması gerçek bir başarıydı...
    Bir adı
    olmadığından, Griffin ona bir ad takmıştı; "ekolokasyon" (sesin yankılanmasından
    faydalanarak bir cismin bulunduğu yön ve uzaklığı saptama)... Bir üniversite
    öğrencisinin, olağandışı bir gerçeği bulması gerçek bir başarıydı... Ancak,
    kendisini tek kişilik bir profesyonel topluluk olarak görmesi ise bir intihardan
    başka birşey değildi...

    [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]This image has been resized. Click this bar to
    view the full image. The original image is sized 602x375 and weights
    78KB.
    [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
    "Batoloji" (yarasa
    bilimi) doğuyor
    Bununla birlikte Griffin, azimle yolunda ilerlemeye devam
    etti. Batı Almanya'dan Martin Eisentraut ve Cornell'den William Wimsatt ile önce
    Cornell'de sonra da yine Harvard'da bir iş kolu başlattı. Bu ekip öğrencilere
    ders verdi, Yayınlar oluşturdu, terimler buldu ve tanımladı, teknik prosedürler
    geliştirdi, alan gözlemleri ve laboratuvar bilgilerinin yapısını oluşturdu...
    İşler yine de yavaş ilerliyordu: 1940 ve 1960 yılları arasında her yıl
    ekolokasyon üzerinde sadece iki tez yayınlandı. Ama, 1960'dan sonraki yıllarda,
    ise sadece ekolokasyon üzerinde her yıl 40 tez yazıldı. "Batoloji" (yarasa
    bilimi) doğdu ve Meksikalı hikayecilerin doğru oldukları oltaya çıktı. Yarasalar
    farklıydı... Ve onların farklı olmayı başarma yollan bize son derece tanıdık
    geliyordu...

    Yarasalar ve diğer memeliler arasındaki ayrılığın ne zaman
    ve nasıl ortaya çıktığı bilinmiyor
    Eski bir fosile bakıldığında, 50 milyon
    yıllık yaşına rağmen, yakın zamana ait olanlara çok benzediği görülüyor.
    Profesyonellerin ortak fikrine göre, bir süre önce uçan sincaba benzer böcek
    yiyen bir memeli, gecenin yiyecek açısından zengin, ancak rakip ve yırtıcı
    hayvanlardan yoksun olduğunu fark etmişti. Sonra da sonarlarını ve kanatlarını
    geliştirerek bu uygun ortama geçmiş; bu işlem sırasında da bugünkü yarasaya
    dönüşmüştü. Bugün bin kadar türü ve alttürü vardı.
    [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]This image has been resized. Click this bar to
    view the full image. The original image is sized 606x355 and weights
    40KB.
    [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
    "Macrotus californicus"
    (solda) kan emici vampir sınıfından bir yarasa türü... Genellikle böcekleri
    yiyerek besleniyor... İri kulaklarını ve burnunu sonar gibi kullanıyor. Yaprak
    burunlu yarasa (sağda), avını karanlıkta büyük kulaklarıyla
    saptıyor...

    Yarasayı farklı kılan geceleri avlanması ve bunun için sesten
    yararlanması…
    Yarasalar, memelilere de çok benziyor... Örneğin, beslenme
    alışkanlıkları açısından bakıldığında, meyve, çiçek poleni, böcek, kurbağa,
    kemirgen hayvan, kuş, memeli kanı ya da diğer yarasaları yiyen yarasalara
    rastlanabiliyor. Yarasalara sivrisineklerin memelisi olarak bakılıyor. Vampir
    yarasalar sadece Amerika'da yaşıyor, benzerlerine Avrupa'da rastlanmıyor. Birkaç
    yarasa türü ise ortalarda sadece geceleri dolaşmıyor. Özellikle meyve yiyen
    türler yönlerini ekolokasyon yöntemiyle bulmuyor. Ama yine de yarasayı farklı
    kılan ve onları diğerlerinden ayıran özellik, geceleri havada avlanması ve bunun
    için de sesten yararlanması...

    Sesin ekosunu dinliyor, sonra da bunun
    hangi yönden, ne kadar uzaktan, hangi hızla geldiğine karar
    veriyor
    Spallanzini ve Griffin'in de doğrulayacağı gibi, yarasalarınki hiç de
    kolay elde edilecek bir başarı değil... Bu hayvanlar öncelikle bir dağ
    vadisindeki bağırışın ekosunu dinliyor, sonra da bunun hangi yönden, ne kadar
    uzaktan, hangi hızla geldiğine karar veriyor. "Kulakla görebilmek" amacıyla
    yapılan araştırmalarda, ekolokasyon yöntemini kullanarak büyük engel lerin
    olduğu yerlerde yollarını bulmayı çok az kör başarabildi... Hiç biri de bir
    basket topunu yakalamayı beceremedi. Yarasalar ise bundan çok daha karmaşık
    işleri ekolokasyon yardımıyla halledebiliyor. Çoğu zaman, meyve sinekleri kadar
    küçük böcekleri yakalayabiliyorlar. Ses dalgalan havada hızla zayıfladığından,
    avlarının varlığını 0.9 metre yakına gelene kadar fark edemiyorlar.
    Yarasalar
    saatte 15-30 km, hız la uçtuklarından, üç boyutlu hareket eden iki yaratığın
    algılama ve durma sorunlarının anında çözülmesi gerekiyor. Aksi olursa, yarasa
    avını kaçırmış oluyor... Son olarak, ekolokasyon hedeften dönen ekoları okumayı
    içeriyor. Ama bu sıra da, potansiyel bir kurban, ekolokasyon yapan bir avcının
    seslerini, onun kendisini fark ettiği sürenin yarısında algılıyor. Avına böyle
    bir savunma imkanı sağlayan bir avcının yaşayabilmesi ise gerçekten alkışlanacak
    bir olay...

    Yarasalar memelilerin en kalabalık türü
    Ne kadar karmaşık
    olsa da, yarasalar bu sorunlarla başetmeyi beceriyorlar... Gerçekte evrim
    teorisi, adapte olma becerisini üreme başarısıyla bağdaştırıyor. Yarasalar
    memelilerin en kalabalık türü olduğundan - her 10 memelinin bir tanesi yarasa -,
    bu yaratıkların çevreleriyle başa çıkma konusunda en başarılı hayvanlar
    oldukları söyleniyor. Örneğin, ılıman bölgelerde çok yaygın olan böcek yiyen
    "küçük kahverengi yarasa", saatte 500 böcek yakalayabiliyor. Bu hayvan genelde
    avını ekolokasyonu kullanarak, kanat ve kuyruk zarlarının yerini saptayarak
    yakalıyor. Algılama ve yakalama arasında geçen zaman, saniyenin üçte biri ile
    yarısı arasında değişiyor. Bu zaman içinde, yarasa avını algılamakla kalmıyor,
    kendine bir yol belirleyip harekete bile geçiyor.

      Forum Saati Cuma Mart 29, 2024 12:30 am